Yunan Deniz Tanrıları Suların Efendileri

Yunan deniz tanrıları dendiğinde aklınıza kaç tanesi geliyor? Günümüzde hemen herkes Yunan mitolojisinde yer alan tanrıların birkaçından haberdardır. Bu durumun oluşmasında şüphesiz yazılı ve sözlü kültürel ürünlerin de aktarımının büyük payı vardır.

Çeşitli efsaneler, kahramanlıklar, destanlar ve epikler tarih boyunca çeşitli şekillerde kuşaklar arasında aktarılır. Bu aktarım aynı zamanda sözlü kültürde yer alan pek çok ögenin de günümüze dek ulaşmasını sağlar. Tabii günümüze ulaşan bu kültürel ürünler tarih boyunca çeşitli dönüşümler geçirerek form değiştirir.

Günümüzde mitolojiye ilgi ve beğeniyi hep ön sırada göğüsleyen Yunan mitolojisi, sayısız olaya ve anlatıya sahiptir. Tanrılar ve tanrıçalar, yarı tanrılar ve tanrısal yaratıklar ve tabii ki insanlar bu hikâyelerin hep ön planında bulunur. Karşımıza çıkan hemen her mitolojik hikâyede tanrıların aynı evreni paylaştıklarını görürüz.

Peki çoklu tanrısal bir inanca sahip olan Antik Yunan’da tanrılar nerede yaşamıştı? Hükümranlıklarını nerede sürdürmüşlerdi gibi sorular da ilgi çekici olmaya devam etmektedir. Yeryüzünü çevreleyen suların hakîmi tanrı ve tanrıçaları da bu bağlamda incelemeye başlayabiliriz.


Yunan Deniz Tanrıları

1) Pontos – Pontus

yunan deniz tanrısı

Listemize Pontos ile başlamamızın sebebi bu tanrının bildiğimiz tanrıların yaşadığı dönemden oldukça eskide yaşamış olmasıdır. Bu haliyle ilk titanlardan birisi olan Pontos, Olimpos Tanrıları’nın önceki kuşağında yer alır. Kaos’dan ve evrendeki pek çok şey ortaya çıkmadan, yaratılmadan önce dahi Pontos’un olduğunu söyleyebiliriz.

Kaos’tan önce var olmasını önemli kılan detay ise aslında hiçbir şeyden bile önce varlığını koruduğudur. En kısaca dünya ve cennet arasındaki çizgiyi, bölgeyi andıran Kaos; antik zamanlarda yaşamın ortaya çıktığı yer olarak da görülür.

Bir rivayete göre Pontos ya da diğer adıyla Pontus, toprağı simgeleyen bereket sahibi Gaia’nın doğurduğu çocuklardan birisidir. Bu haliyle de babası olmayan tanrılar arasındadır. İsim kökeni ise bizzat denizin kendisi anlamına gelmektedir.

Antik Yunan’da Pontos ve Pontus olmak üzere her iki tanımda deniz anlamında kullanılır. Bir diğer inanışa göre ise Pontos ile Thalassa iş birliği ile denizlerde yaşayan tüm canlılar hayat kazanır. Pontos buradan da anlaşılacağı üzere hem hayatları koruyan hem de hayat veren bir Yunan tanrısıdır.


2) Poseidon

Poseidon

Listemizin ikinci sırasında tabii ki görkemli ve hiddetli tanrı Poseidon var. Poseidon belki de Yunan deniz tanrıları arasında en çok bilinenlerden olabilir. Günümüzde kültürel üretim alanları düşünüldüğünde pek çok edebiyat, tiyatro ve sinema içeriğinde Poseidon anlatıları ile karşılaşmak mümkündür.

Kronos ve Rheia’nın oğullarından biri olan Poseidon, babası Kronos’a karşı diğer kardeşleriyle verdiği mücadele ile tanınır. Her ne kadar Kronos tarafından yutulan kardeşler arasında yer alsa da önemi azımsanamaz. Poseidon, erkek kardeşi ve abisi Zeus tarafından kurtarıldıktan sonra Olimpos’a çıkar.

Aynı zamanda okyanuslar, denizler ve hiddetli yer sarsıntılarının da tanrısı olarak bilinir. Poseidon denildiğinde mutlaka akla gelen bir diğer simge ise kuşkusuz mızrağıdır. Üç başlı bir çatal ya da mızrağı andıran Poseidon’un yabası, okyanusların her noktasından hissedilebilecek bir güce sahiptir. Tam da bu yüzden tüm deniz yaratıkları ve canlıları Poseidon’a hürmet duyar. Poseidon aynı zamanda dipsiz denizlerin en dibinin efendisi Amphitrite’in kocasıdır. Birlikte tüm denizlere ve okyanuslara hükmederler.


3) Glaukos – Glafkos

yunan deniz tanrıları

Glaukos, Yunan deniz tanrıları arasında sıradan insanlara en yakın olan tanrıdır. Bunun sebebi Glaukos’un yaşamının büyük çoğunluğunu insanların arasında geçirmiş olmasıdır. Tam da bu nedenledir ki alt sınıfların deniz tanrısı olarak anılır. Likya’nın en sadakat dolu savunucularından olan Glafkos, aynı zamanda Hippolokhos’un da oğlu olan tanrıdır. Glaukos üzerine söylenen ve yazılan kültürel ürünlerde onun, takası ve ticareti çok sevdiği anlatılır. Tabii ki ticarete ve dolaylı yoldan takasa duyduğu ilgi onu baştan çıkartan bir hal almaz.

Glaukos tam tersine eşit ticaret ve takasın olmasını gerektiğinin bilincinde hareket eder. Aslında Glaukos’un sıradan ve yoksul bir balıkçı olarak yaşadığını da söyleyebiliriz. Tabii ki talihi çok farklı gelişecektir. Bir gün ağlarını denize sallandırmış olan Glaukos’un topladığı tüm balıklar toprağa değer değmez canlanır. Bunun üzerine denize tekrar zıplayarak dönen balıkları gören Glaukos, kendisini tutamayıp denize atlar. Ardından Glaukos’un denize atladığı işiten deniz tanrıları, onu insan olmaktan çıkarıp tanrı yapmaya karar verirler. Glaukos’da böylece deniz tanrıları arasına katılır.


4) Okeanos

Okeanos

Okeanos, Yunan mitolojisinde ve Yunan deniz tanrıları arasında en eskilere dayanan tanrılardan birisidir. Uranus ve Gaia’nın çocuklarından biri olan Okeanos aynı zamanda bir titandır. İlk titan olma özelliği de taşıyan Okeanos, evrende var olan tüm okyanusların vücut bulduğu kimsedir. Bu haliyle okyanuslara anlamını veren ve yaşam ateşini üfleyenin de Okeanos olduğunu söyleyebiliriz. Okeanos benzer şekilde bir diğer titan kardeşi Tethys’le vakit geçirerek ırmaklar, akarsuların, göllerin vb. su alanlarının oluşmasını sağlar.

Sözel mitolojik tarih üzerine yapılan araştırmalarda Okeanos’un ilk olarak tuzlu suların tanrısı olduğu düşünülür. Bunun sebebi o dönemde Akdeniz ve Atlas Okyanusu’nun yeterince bilinmiyor oluşudur. Lakin ilerleyen dönemlerde Akdeniz’in efendisi Poseidon olurken; Atlas Okyanusu’nun efendisi ise Okeanos olur.

Bugün evrensel bir şekilde kullanımda olan okyanus kelimesinin kökeni de aslında Okeanos’a dayanmaktadır. Metis, Amphitrite, Styks ve Eurynome Okeanous’un tanrı olan çocuklarındandır. Aynı şekilde Titanlar Savaşı sırasında Okeanos herhangi bir taraf belirtmemiştir. Buna rağmen rivayetlere göre titanların kazanmasını dilediği bilinir.


5) Palaemon – Palaimon

yunan deniz tanrıları

Palaemon aslına bakılırsa Yunan deniz tanrıları arasında hikâyesi oldukça ilginç olanlardan birisi. Bunun sebebi kültürler ve mitler arası bir noktaya dayanmasıdır. Palaemon’un aslında Fenike kökenli bir mit olduğunu ve buradan hareketle geliştiğini belirtelim. Fenike orijinli tanrı Melkart ile yakın ilişkisi bulunur.

Bir gün Kadmos’un kızı (İno) kendi eşinden kaçtığı sırada denize atlamak zorunda kalır. Bu sırada kucağında tuttuğu çocuğu Melikertes’te suya düşer. Bunun ardından İno deniz tanrıçasına dönüşür. Oğlu Melikertes ise bir deniz tanrısına dönüşür. Adı da Palaemon olur.

Palaemon sonradan deniz tanrısı olan bir tanrı olduğu için mitolojide önemsiz olarak görülme eğilimindedir. Bunun sebebi tıpkı Glaukos gibi sıradan insanların arasından gelmiş olmasıdır diyebiliriz. Palaemon aynı zamanda ilk denizlerin ve suların da tanrısı olarak kabul edilmektedir. Bu daha sonraki çalışmalarda küçük denizlerin, bölgesel denizlerin tanrısı olduğu şeklinde düzeltilir. Palaemon hakkında detaylı ve kapsamlı mitolojik bilgi bulunmasa da denizlerin efendilerinden birisi olduğu söylenebilir.


6) Proteus

Proteus

Proteus, Yunan deniz tanrıları arasında en muzip karakterlerden birisi olma özelliği taşır. Bunun sebebi çok çeşitli durumlara dayanır. Proteus kimi zaman deniz yaratıklarını otlatan bir çobanken kimi zamansa şekil değiştiren birisine dönüşür. Tabii ki şekil-kılık değiştirdikten sonra yaşlı bir deniz kâhini gibi ortalıkta gezmeye başlar. Kılık değiştirmesinin temelinde ise zarar göreceği bir kehanetin söylenilmesinden kaçtığı iddia edilir. Bu anlamıyla şartları çok iyi seçip, kendine göre değerlendirebilen bir zekaya sahip olduğunu da söylemek mümkün.

Homeros’un İlyada isimli yazınında Proteus, Nereidler’in babası olarak tanımlanır. Bu anlamıyla Homeros, Nereidler’in babasını Nereus olarak değil Proteus olarak kabul eder. Bazı kaynaklarda ise spekülasyon yaratacak düzeyde iddialar ortaya atılır. Bunlardan birisi Proteus’ın Poseidon’un oğlu olduğu savıdır. Yine de Proteus ile ilgili bir şey akla geldiğinde ister istemez Prometheus akla gelmektedir. Bu yalnızca bir isim benzerliği değil aynı zamanda ikisinin de insanlarla vakit geçirmeyi ve insanlara yol gösterme arayışından kaynaklanır.


7) Triton

trion

Triton hem tanrıların en büyüklerinden Poseidon’un Amphitrite ile aşkından doğan oğlu hem de mitolojik bir ulaktır. Posedion’un gelişini müjdeleyen tanrı olarak da bilinir. Görünümü de bir o kadar ilginç olan Triton’un üst gövdesi insan, alt gövdesi ise balıktır. Denizin dibinde yaşayan Triton’un aynı zamanda Argonotlara yol göstericilik yaptığı da öne sürülür.

Kahraman bir denizci kabilesi olan Argonotlar, Triton sayesinde çeşitli keşifler ve zaferler kazanırlar. Benzer şekilde Triton zor durumda kalan kahramanlara, tanrılara ve tanrıçalara yardım etmesiyle de tanınır.

Triton aynı zamanda Yunan mitinde statükoculukla özdeşleştirilir. Bunun sebebi yaşamı boyunca saraylardan, büyük avlulardan ve tanrılara hesap vermekten hiç vazgeçmemiş olmasıdır. Ayrıca Büyük Tufan sırasında denize fısıldayarak suların geri çekilmesini ister. Bu sayede sular çekilir ve yeryüzü ortaya çıkar. Belirli rivayetlere göre ise Triton’un yalnızca insan ve balık görünümlü değil aynı zamanda at görünümüne de sahip olduğu dile getirilir. Bu haliyle zekâ, çeviklik, kıvraklık ve hızı bir arada barındırır Triton.


8) Thetis

yunan deniz tanrıları

Su tanrıçaları arasında yer alan Thetis, aynı zamanda Aşil’in annesidir. Bu bağlamda Yunan mitolojisi için çok büyük bir öneme sahip olduğunu da belirtmek gerekir. Güzelliğiyle de dillere destan olan Thetis için Zeus ve Poseidon rekabet etmiştir. Thetis, Phtya kralı Peleus’un eşidir ve Homeros’un İlyada destanında gümüş ayaklı olarak tanınır.

Thetis ile ilgili pek çok rivayet bulunmaktadır. Bunların başında Thetis’ten doğacak çocukla ilgili söylenen kehanet vardır. Rivayete göre Thetis’in doğacak çocuğu tanrılardan daha büyük bir anlama sahip olacaktır. Bu nedenle Thetis’le daha önce evlenmek isteyen tanrılar hemen vazgeçerler.

Farklı bir rivayete göre ise Thetis’in düşmüş tanrı Hephaistos’u bulup baktığıdır. Hephaistos farklı iki anlatıya göre de Olimpos’tan atılır. Ardından onu bulan Thetis, Hephaistos’u büyütmeye başlar. Truva Savaşı’nda ise Thetis’in Yunanlar ile birlikte olduğu söylenir. Hektor’u deviren silahların Aşil’e annesi tarafından yapılarak verildiği öne sürülür. Bu sayede Aşil, Hektor’a ölümcül darbeyi vurabilir. Thetis son olarak kardeşlerinin darbesine maruz kalan Zeus’u efsanevi yaratıkların yardımıyla kurtaran tanrıçadır.


9) Amphitrite – Amfitriti

Amphitrite

Amphitrite ya da Türkçe adıyla Amfitriti, denizler tanrıçasıdır. Poseidon’un eşi olmakla birlikte güzeller güzeli olduğu söylenir. Nereidler’in kökekine dayanan ve 50 Nereid deniz kızından birisi olduğu da ileri sürülür. Poseidon ile aşklarının sonucunda Amykos, Triton, Kyknos ve Kymopoleia gibi çocukları doğar. Yunan mitolojisinde çokça kez tanrılar ve tanrıçalar arasında aldatmalar, ihanetler bilinen bir durumdur. Her ne kadar Poseidon abisi Zeus kadar serseri gönül olmasa da onun da çeşitli girişimleri olur.

Lakin tüm bunlara rağmen sonsuza dek Amphitrite ile beraber olduğunu da unutmamak gerekir. Günümüzde Fransa’da bulunan Louvre müzesinde eşsiz güzelliğiyle Amphitrite’in heykeli bulunmaktadır. Benzer şekilde Poseidon’un olduğu pek çok işleme ve temsilde de Amphitrite’i görebilmek mümkündür. Anlaşılan o ki, Poseidon, Amphitrite’i dans ederken gördüğü ilk andan sonra ondan hiç ayrılmak istememiş gibi.


10) Phorkys – Forkis

yunan deniz tanrıları

Denizlerin ve okyanusların derinliklerinde pek çok gizemli yaratığın yaşadığı hep söylenir. Çeşitli filmlerde, dizilerde veya yazılı kültür temsillerinde bu yaratıklara rastlamak mümkündür. Forkis, toprak ana Gaia ve Pontos’un aşkından doğmuştur. Tam da bu yüzden oldukça kudretli bir tanrı olma özelliği taşır. Forkis kardeşi Keto’ya aşık olup onunla evlendikten sonra Keto, Gorgonları ve Graiaları doğurur. Gorgonlar ve Graialar ilk deniz tanrıları ve tanrıçalarından oldukları söylenebilir.

Forkis ve Keto derinlerdeki gizemli canlıların tanrı-tanrıçası oldukları gibi aynı zamanda devasa yaratıkların da efendileriydiler. Keto isminin anlamı balina ve deniz canavarı olarak da kullanılmaktadır. Denizlerle ve denizlerin derinlikleriyle ilgili her efsanede mutlaka Forkis’in adı geçer. Bunun sebebi Forkis’in hikâyelere sık sık konu olan bir karakter olarak dikkat çekmesidir. Esrarengiz deniz olayları, denizlerde yaşanan vahşetler ve daha birçoğu Forkis’in gözetiminde gerçekleşir. Bu yüzden Forkis, denizlerin, okyanusların ve tüm suların en büyük tanrısı değildir belki. Lakin bu alanlarda yaşanan her şeyi denetleme yetkisini de üzerinde taşır.

This post is also available in: English Français Español Deutsch

Kategoriler: Kültür, Tarih

Yorumlar (0) Yorum Yap

/