Kahvenin Türkiye’ye Geliş Serüveni

 

 

 

Kahve, bir gün olsun ondan uzak kalamadığımız, çalışırken en büyük yardımcımız olan bol kafeinli içeçek. Adeta uykusuz geceler için tehlike anında basılan buton gibidir. Nitekim kimisi ders çalışırken, kimisi de projesini geliştirirken en büyük yardımcısı olur.. 

 

Peki ya hiç kahvenin nasıl bizim coğrafyamıza geldiğini merak ettiniz mi? 

Öyleyse kahvenizi alın ve gelin kahvenin gelişine göz atalım.

 

Kahve, Ortadoğunun tamamında önemli bir içecek olarak kabul görür. Kahvenin, Habeşistan’dan çıktığı, adım bugün de yabani kahve bitkilerinin yetiştiği Kaffa’dan aldığı bulunan kanıtlar arasındadır. 14.yy. ya da 15.yy kahve Kaffa’dan Yemen’e getirilmiştir. 

 

Mısırlı bir yazar kahve hakkında şunları söylemiştir: 

“Mısır’a Yemen’de adına “kahva” denen bir içkinin yayıldığı, Sofi şeyhlerinin ve başkalarının dua ederken uyanık kalmak için içtiği haberi geldi.” 

Yazar, Yemen’e kahveyi Habeşistan’a giden bir gezginin getirdiğini anlatır:

“Aden’e döndükten sonra hastalanan adam getirdiği kahveyi içip iyileşti. Kahvenin halsizliği ve yorgunluğu giderip vücudu canlandırdığım fark etti. Kendisi bir Sofi olunca, öteki Sofiler de kahve içmeye başladılar. Ardından halkın tamamı, aydınlar da sıradan insanlar da içmeye başladılar ve kahve içme alışkanlığı yayıldı.”

 

Türkiye’ye gelişi ise

1

1

Habeşistan’da çıkan kahve Güney Arabistan’a oradan da Mısır, Suriye ve Türkiye’ye gitmiştir. Türk tarihçileri kahvenin Kanuni Sultan Süleyman’ın zamanında (1520-1566) biri Halep’ten, diğeri Şam’dan gelen iki Suriyeli tarafından getirildiğini ve bunların İstanbul’un ilk kahvehanelerini açtıklarını söylemektedirler. 

Kahve çok rağbet görmüştür, öyle ki Halepli kahvehane sahibinin üç yıl içinde beş bin altın kazandığı rivayet edilir. 

Kahvehane kültürünün oluşması, hem başkaldırıdan korkan devlet adamlarının, hem de bu tür keyif verici maddelerin İslam hukukuna aykırı olmasından kaygılanan din adamlarının telaşa kapılmasına yol açmıştı. l633’te Sultan IV. Murad kahveyi ve tütünü yasaklamış ve içenlerin öldürülmesini buyurmuştu. 

 

Türk kahvesi hakkında peki Avrupalılar ne diyor?

Avrupa’da kahve, kahve içenler ve kahvehaneler küçümsenmiştir. İstanbul’daki Venedik elçilerinden Gianfrancesco Morosini 1585 yılında gittiği bir kahvehaneden şöyle söz eder:

“Bu insanların tümü kötü giysili, işi gücü olmadığı için zamanlarını boşa harcayan kişilerdir. Sürekli bir yerde oturarak insanlar arasında,sokaklarda ve dükkanlarda, “Kavee” dedikleri bir tohumdan yapılan, oldukça sıcak kara sıvıyı içerler. ” Ne garip değil mi?

1610’da Türkiye’yi gezen İngiliz George Sandys’in görüşleri kahve hakkında çok daha olumsuzdur: 

“Tüm gün kahvehanelerde otururlar ve “Koffa” adım verdikleri çok sıcak içeceği içerler. İçtikleri is gibi kara renktedir ve tadı da ona benzer…”

Ne var ki, kahvede, kahvehanede de Avrupalıların hoşuna gitmişti. Üretimi çoğunlukla Yemen’de olan kahve, çok geçmeden Ortadoğu’nun Avrupa’ya ihraç ettiği başlıca ürün oldu.Avrupa’daki ilk kahvehane, Viyana’da ikinci Türk kuşatmasından sonra açıldı. Bu hak isteği üzerine, Türk hatları gerisinde Avusturya istihbaratına yardıma olan bir Ermeni’ye ödül olarak verilmişti.

 

 

Kategoriler: Kültür, Tarih

Yorumlar (0) Yorum Yap

/