Öyleyse kahvenizi alın ve gelin kahvenin gelişine göz atalım.
“Mısır’a Yemen’de adına “kahva” denen bir içkinin yayıldığı, Sofi şeyhlerinin ve başkalarının dua ederken uyanık kalmak için içtiği haberi geldi.”
Yazar, Yemen’e kahveyi Habeşistan’a giden bir gezginin getirdiğini anlatır:
“Aden’e döndükten sonra hastalanan adam getirdiği kahveyi içip iyileşti. Kahvenin halsizliği ve yorgunluğu giderip vücudu canlandırdığım fark etti. Kendisi bir Sofi olunca, öteki Sofiler de kahve içmeye başladılar. Ardından halkın tamamı, aydınlar da sıradan insanlar da içmeye başladılar ve kahve içme alışkanlığı yayıldı.”
Türkiye’ye gelişi ise …
Kahve çok rağbet görmüştür, öyle ki Halepli kahvehane sahibinin üç yıl içinde beş bin altın kazandığı rivayet edilir.
Kahvehane kültürünün oluşması, hem başkaldırıdan korkan devlet adamlarının, hem de bu tür keyif verici maddelerin İslam hukukuna aykırı olmasından kaygılanan din adamlarının telaşa kapılmasına yol açmıştı. l633’te Sultan IV. Murad kahveyi ve tütünü yasaklamış ve içenlerin öldürülmesini buyurmuştu.
Türk kahvesi hakkında peki Avrupalılar ne diyor?
“Bu insanların tümü kötü giysili, işi gücü olmadığı için zamanlarını boşa harcayan kişilerdir. Sürekli bir yerde oturarak insanlar arasında,sokaklarda ve dükkanlarda, “Kavee” dedikleri bir tohumdan yapılan, oldukça sıcak kara sıvıyı içerler. ” Ne garip değil mi?
“Tüm gün kahvehanelerde otururlar ve “Koffa” adım verdikleri çok sıcak içeceği içerler. İçtikleri is gibi kara renktedir ve tadı da ona benzer…”
Ne var ki, kahvede, kahvehanede de Avrupalıların hoşuna gitmişti. Üretimi çoğunlukla Yemen’de olan kahve, çok geçmeden Ortadoğu’nun Avrupa’ya ihraç ettiği başlıca ürün oldu.Avrupa’daki ilk kahvehane, Viyana’da ikinci Türk kuşatmasından sonra açıldı. Bu hak isteği üzerine, Türk hatları gerisinde Avusturya istihbaratına yardıma olan bir Ermeni’ye ödül olarak verilmişti.
Yorumlar (0) Yorum Yap