Daha yemeğin tadına bakmadan tuz atanlardan mısınız? 2015 yılında Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı bir düzenleme ile kafelerde ve restoranlarda masalardan tuzluklar kaldırıldı. Tuzun yüksek tansiyonla birlikte birçok sağlık sorununa yol açtığını hepimiz biliyoruz. Peki beynimize nasıl bir zarar veriyor olabilir? Başarılı bilim insanı Jonathan D. Grinstein bu konu ile etkili açıklamalarda bulunuyor.
Fazla tuz tüketiminin, kalp hastalığı ve felç dahil olmak üzere bir dizi sağlık sorunu için bir risk faktörü olan yüksek tansiyona yol açtığı iyi bilinmektedir. Ancak son on yılda yapılan araştırmalar, yüksek tansiyon ve kalp hastalığı riskinden bağımsız olarak tuz alımı ile felç arasındaki ilişkiyi işaret ederek tuz ile beyin sağlığı arasında eksik bir bağlantı olduğunu gösterdi.
Bağırsak ve beyin arasında artık yaygın olarak bağırsak-beyin ekseni olarak adlandırılan bir iletişim olduğunu gösteren ve günden güne büyüyen araştırmalar var. Bağırsak-beyin ekseninin bozulması, Parkinson hastalığı ve irritabl bağırsak sendromu dahil çok çeşitli hastalıklara sebep olur. Sonuç olarak, bağırsak-beyin ekseni araştırmalarının gelişen alanı hızla büyüyor ve gelişiyor. 2013 yılından bir çalışma, yüksek tuz alımının bağırsaklarda derin bağışıklık değişikliklerine yol açtığını ve bunun da beynin otoimmüniteye karşı savunmasızlığının artmasıyla sonuçlandığını gösterdi.
Şimdi makalenin devamında üzerine bolca konuşacağımız asıl araştırmaya gelelim. “Nature Neuroscience” dergisinde yayınlanan bu araştırma, başka bir bağlantı olduğunu gösteriyor: Bağırsaklardan gönderilen bağışıklık sinyalleri beynin kan damarlarını riske atarak beyin sağlığının bozulmasına ve bilişsel bozulmaya yol açabilir. Araştırma, bir bağırsak-beyin bağlantısını ortaya çıkarıyor ve aşırı tuzun, kan basıncı üzerindeki etkisine bakılmaksızın beynin kan damarlarını bozarak insanlarda beyin sağlığını olumsuz etkileyebileceğini gösteriyor.
Özellikle yetişkin bireyler çok fazla tuz tükettiğinden tuz alımının azaltılması dünyanın dört bir yanındaki insanlar için geçerlidir. Bu günde ortalama 9–12 grama tekabül eder. Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen maksimum alım seviyesi ise 5 gramdır.
Fazla tuz tüketimi öğrenme bozukluğuna sebep olur.
Bu son bahsettiğimiz araştırmada fareler kullanılıyor. İnce bağırsaklardaki bağışıklık tepkilerinin, öğrenme ve hafıza için çok önemli bulunan iki beyin bölgesi olan kortekse ve hipokampusa kan akışını azaltan bir dizi kimyasal tepkiye yol açtığını buldular. Bu da bilişsel performans testlerinde bir düşüş getirdi.
Öğrenme ve hafızadaki bozulma, yüksek tansiyon olmadığında bile belirgindi. Bağırsağın, aşırı tuz yüküne tepki verdiğini ve beynin çalışmasını tehlikeye atan bağışıklık sinyallerini yönlendirdiğini gözlemlediler. Bu çalışma şimdiye kadar sadece araştırma hayvanları üzerinde gerçekleştirilmiş olsa da, bilim insanları aynı şeyin büyük olasılıkla insanlar için geçerli olduğuna inanıyor.
Fareler yüksek tuzlu bir beslenme düzeninden sonra tuzu azalttıklarında, aşırı tuz alımının neden olduğu zararlı sağlık etkileri yok oldu. Bağışıklık sinyallerini bozan farmakolojik bir müdahale de etkileri tersine çevirdi.
Bu yeni tanımlanan bağırsak-beyin bağlantısının sonuçları, bu çalışmada yer alan aynı bağışıklık sinyal yolunu aktive ettiği gösterilen multipl skleroz, romatoid artrit, sedef hastalığı ve iltihaplı bağırsak hastalığı dahil olmak üzere çeşitli otoimmün bozukluklara kadar uzanmaktadır. Bu otoimmün bozukluklar sinir sistemindeki kötü işleyen kan damarlarıyla bağlantılıdır.
Bu araştırma, yediklerimizin nasıl düşündüğümüzü etkilediğinin ve vücudun izole edilmiş gibi görünen bölümlerinin beyin sağlığında hayati roller oynayabileceğinin bir kanıtıdır. Bu sonuçlar, sindirim sistemimiz ve kan damarlarımıza yönelik günlük stres faktörlerinin beyni ve dolayısıyla dünyayı nasıl gördüğümüz ve deneyimlediğimizi nasıl değiştirebileceği konusundaki araştırmalara ilham oluyor.
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap