Yedinci Gün – Brüksel
-Önce uzun bir ara verdiğim için okuyan herkesten özür dilerim :)-
Gecenin sakin geçmesi bizim de dinlenmemize yardımcı olmuştu. Günün planı; arkadaşımın evine gidip ona sürpriz yapmak ve ardından Brüksel’i dolaşmaya başlamaktı. Hazırlandık ve sırt çantalarımızı alarak dışarıya çıktık. Tramvay istasyonuna gittik ve trene bindik. Durakların isimleri söylendikçe hatırlıyordum öncesini.
İlk durağımız evin çevresi ve daha sonra yürüme mesafesinde olan Atomium’du.
Atomium; 1958 yılında Expo’58 fuarı için yapılmış Brüksel de bulunan bir anıt. André Waterkeyn tarafından tasarlanmışt. 102-metre yüksekliğinde ve dokuz çelik kürenin birleştirilmesi ile yapılmış.
Rue Neuve’e geçtiğimiz de bu sokağın arabasız, sadece yayalara ayrıldığını gördük. İstiklal Caddesini andıran bu yer de sadece bir adet küçük alışveriş merkezi vardı. Farklı farklı markaların olduğu, ufak bir kilisenin önünde İncil’den kısımlar okuyan bir papaz ve kafelerden gelen güzel müzikler vardı.
-Pardon, daha önce geldiğimde burada bir Yunan restorantı vardı. Fakat adını hatırlayamadım. Acaba nerede olduğunu biliyor musunuz ?
-O restorant kapanalı bir yıl oldu.
-Hmm. Peki ona benzer bir yer var mıdır ?
– Ne tarz yemek ve içki seviyorsunuz ? (Şok içerisindeydim)
-Farketmez, şu an yemek yemek için güzel bir yer arıyoruz.
Dedim ve bize bir Fransız restorantı önerdiler. Çok şaşırmıştım. Bu kadar güzel bir geri dönüş beklemiyordum. Akşam yemeğimizi yedikten sonra hostelimize geri döndük. Ertesi gün öğleden sonra trenimiz vardı. Fakat son bir alışveriş için vaktimiz elbette ki olacaktı 🙂
Yorumlar (0) Yorum Yap