Mezuniyet Öncesi Sendromu

Mezuniyetinize ne kadar kaldığını her şeyden çok merak eden aile bireyleri, “yüksek yapmadan olmaz abi, ben Avrupa ya da Kanada düşünüyorum” diyerek psikolojik baskı yapan müstakbel mezun arkadaşlar, kurumsal bir şirkette uzun dönem stajını bulup geleceğini garanti altına almak isteyenler ve çevremizde hızla büyüyen Startup’ların arkasındaki çılgın girişimciler…

Bütün bunlara maruz kalan bir 3. sınıf, 4. sınıf üniversite öğrencisinin mezuniyet sonrası ne yapacağı konusunda kaygılanması çok normal. Fakat bu kaygı günümüzde bu dönem öğrencileri için depresyona, tükenmişlik sendromuna ve güvenli sulara yelken açmak adına acele alınmış kararlara sebep olabiliyor. Ben ise mezuniyetime 12 ay kalan bir öğrenci olarak bu durumun tam aksi gibi olması gerektiğini iddia eden seri girişimci, yatırımcı ve kişisel gelişim dehası Gary Waynerchuk gibi düşünüyorum. Yani bu durum aslında oldukça eğlenceli! 


Bir hayal edelim; orta yaşların sonuna yaklaşırken dolgun maaşlı bir işimiz, belki bir eş ve çocuklarımız, sevimli bir evimiz ve iki haftada bir görüşmekten keyif aldığımız arkadaş çevremiz var. Yani her şey düzenli, güvenli ve rayında ilerliyor. Peki bu durumdan mutlu değilsek, hayal ettiğimiz iş bu değilse, bulunduğumuz şehirden bambaşka bir yerde yaşamak istiyorsak, dünyayı gezmek istiyorsak ya da zamanında denemediğimiz için bambaşka bir hayatın içinde olmamız gerektiğini daha yeni anladıysak ne yapmalıyız? Artık bir şeyleri değiştirmek çok daha zor değil mi? Güvenli işimizden ayrılmadan çocukları, eşimizi, evin taksitlerini ve daha bir çok şeyi düşünmek zorundayız. Dünyayı gezmek için senelik iznimiz yeterli değil, öyle olsa bile çocukları kime bırakacağız? Ve sonunda artık kemikleşmiş bir düzenden uzaklaşmanın yollarını sadece kısa hafta sonu kaçamaklarında aramaya başlayacağız.

Şu an bütün bunları düşünmek zorunda olmadığımız bu harika dönemin farkına varmaya davet ediyorum sizleri. Belirsizlikler önümüzdeki fırsatlara açık olmamızı sağlayacak, aldığımız riskler hayallerimize ne derece yaklaşabileceğimizi bize anlatacak ve eğer çuvallarsak ayağa kalkıp devam edecek hem zamanımız hem de enerjimiz olacak. Bu yüzden kendimi de dahil ederek hep beraber hedefler koyalım istedim:

-Daha önce hiç görmediğimiz yerlere bol bol seyahat edelim; dünyanın her yerinde konuşulan evrensel “insanlık” dilini öğrenelim, farklı hayatlara dokunalım, onlardan dersler alalım, ufkumuzu genişletelim.

-Kendimize yeni bir hobi edinelim; hep başlamak istediğimiz spor branşını deneyelim, çalarken kendimizi hayal ettiğimiz enstrümanı öğrenmeye başlayalım, “bu sene öğreniyorum” dediğimiz yabancı dili öğrenmek için bir adım atalım.

-Hoşlanmadığımız şeyleri yapmaktan vazgeçelim; staj yaptığımız yerden memnun değilsek yenisini arayalım, çevremizdeki insanlardan şikayetçiysek yeni insanlarla tanışalım, “hiç bir şeye zamanım yok” diyorsak zamanımızı alan şeyleri gözden geçirip öncelik sırasına koyalım.

-Fikrimiz için harekete geçelim; aklımızın köşesinde duran parlak fikri başka insanlara anlatmaya başlayalım, onun için bir “landing page” hazırayıp tanımadığımız insanların yaklaşımını ölçelim, denemekten korkmadan hayata geçirmeye çalışalım, bu yolda bize destek verecek kişi ve kurumları araştıralım. Bu noktada Girişimcilik Vakfı’nı incelemeden geçmeyin derim 🙂

Sonuç olarak hayatımızın en belirsiz ama bu yüzden de en keyifli dönemindeyiz. Bunun kıymetini bilelim. Bu dönemi kendimizi daha iyi tanımak, hayallerimize daha çok yaklaşmak, yepyeni bakış açıları ve özellikler kazanmak, bol bol deneyip yanılmak ve sonunda bizi mutlu edecek hayata ulaşabilmek için kullanalım. Bunu yaparken de kesinlikle tadını çıkaralım 🙂

Yorumlar (0) Yorum Yap

/