‘’Abramoviç performanslarıyla fiziksel ve zihinsel potansiyelin sınırlarını zorlayan ve araştıran bir sanatçıdır. Bir vücut sanatçısı olarak, kendini parçalara ayırmış, kırbaçlamış, buz kütleleri üzerinde vücudunu dondurmuş, psikoaktif ürünler ve hafıza kaybına uğramasına yol açan kas kontrol ürünleri almıştır. Performanslarının birinde alev alan bir perdenin altında boğularak ölme tehlikesi atlatmıştır.’’ Daha neler yazıyor bilseniz… İnsan gerçekten şaşırıyor, bir kadının bunları neden yapabileceğini düşünüyor özellikle ne için canını tehlikeye attığını sorguluyorsunuz. Bir de meraklıysanız başlıyorsunuz araştırmaya… Bütün sonuçlar, Abramoviç’ in vücudunu kontrol ederek kendini özgürleştirdiğini ve ruhunu basitleştirdiğini gösteriyor. Güven, yüksek bilinç ve kişisel değişim performanslarında kullandığı en önemli kodlar olarak karşımıza çıkarken sanatsal projesinin temelinde herkesin vücudunu yöneterek kendini yenileyebilmesi yatıyor.
Abramoviç’ in beni en çok etkileyen görüşlerinden biri de başarısızlık üzerine. Yaptığı bir TED konuşmasında der ki ‘’ Bence hayatımızda başarısızlığa yer vermek ve bu kavramı felsefelerimize dahil etmek çok önemli. Çünkü giderseniz, deneyimlersiniz ve bunun sonucunda başarısız olabilirsiniz. Eğer olana gitmez ve başarısız olmazsanız kendinizi durmadan tekrarlayıp durursunuz.’’
Geldik mi yine değişim ve gelişime…
Şimdi, Marina Abramoviç ve kendisi gibi önemli bir performans sanatçısı olan Ulay’ın aşkına geçelim.
Abramoviç, 2010’da “Sanatçı Burada” (The Artist Is Present) adlı çığır açan performans gösterisinde New York’ta bir müzede günde sekiz saat seyirciye dönük şekilde bir sandalyede oturuyor.
Oturduğu sandalyenin karşısına müze ziyaretine gelen daha önce hiç görmediği seyirciler gelip oturuyor. Seyirciler gülüyor, konuşuyor, dikkatini dağıtmaya çalışıyor fakat Abramoviç o kadar profesyonel ki kılını bile kıpırdatmıyor. Yemiyor, içmiyor, gülmüyor, yüz ifadesini bile değiştirmiyor sanki yaşamıyor. Günlerce sabit kalıyor fakat bir gün öyle bir seyirci geliyor ki, tüm mekanizması canlanıyor. Vücudu karşı koyamıyor, sanat aşka yeniliyor.
Gelen 20 yıllık aşkı Ulay… Birbirlerini gördükleri anda Abramoviç’ in gözyaşları Ulay’ın ise bakışları her şeyi özetliyor.
Ayrılıklarına da ‘’Büyük Duvar Gezintisi’’ adını vererek sanata çeviriyorlar. (1988)
Hikayenin sonu mu ? Ulay evli ve çocuk sahibi. Marina hala yalnız…
Yine meraklısına Abramoviç’in ilham veren TED konuşmasının linki; https://www.ted.com/talks/marina_abramovic_an_art_made_of_trust_vulnerability_and_connection?language=tr#t-815785
Yorumlar (0) Yorum Yap