Deprem, gezegenin en yıkıcı afetlerinden biri olarak geçmişten günümüze milyonlarca insanın canına mal olmuştur. Her topluluk kendi inanışlarına göre depremi açıklamaya çalışmış çeşitli efsaneler uydurmuştur. Peki deprem nedir? Nasıl meydana gelir? Dünyada ve Türkiye’deki deprem bölgeleri nerelerdir? Depremden korunmanın yolları nelerdir? Acil durum çantası nasıl hazırlanır? Tüm soruların cevabı bu yazıda. Haydi başlayalım!
Yaşadığımız gezegen 6370 km yarıçapına sahip koca bir küredir.
Dünyanın katmanlarını ele aldığımızda en dıştan içe doğru ilk katman Litosfer (katı), ikinci katman Astenosfer (akıcı,viskoz), üçüncü katman Manto (yarı viskoz, yarı akıcı) ve merkezde dördüncü katman olan çekirdek (katı) bulunmaktadır. Litosferin kalınlığı 70 ila 80 km aralığındadır. Yaşamımızı Litosferin üzerinde devam ettiriyoruz. Hemen altında bulunan Astenosfer katmanının sıcaklığı 1500-200 C’dir ve sakız kıvamındadır.
Tektonik kuvvetlerin etkisiyle faylar üzerinde ani hareketler ortaya çıkar.
Litosfer, Astenosfer katmanının üzerinde hareket halindedir. Bu hareketlerin sonucunda açığa çıkan titreşimler, Litosferde ilerleyerek hasarlara sebep olan depremleri meydana getirir. Halk arasında zelzele olarak da bilinip, aynı zamanda seizma veya yer sallantısı olarak da geçen deprem neden ve nasıl ortaya çıkmaktadır? Yer kabuğunda beklenmedik şekilde ortaya çıkan enerjinin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri bölgeleri sarsma etkisine deprem denir. Depremler gezegendeki en yıkıcı ve tahmin edilemez güce sahip olup her yıl birkaç milyon depremin dünyamızı salladığı düşünülmektedir. Yaşanan bu yer sallantılarının çoğu hissedilmeyenlerdir.
Yer kabuğu yırtılma veya kopmaya uğradığında büyük bir sismik güç açığa çıkar.
Yıl içerisinde en az bir tane olmak üzere dünyanın herhangi bir yerinde büyük bir sallantı meydana gelir. Çoğu deprem tektonik plakalar adı verilen yer kabuğundaki büyük plakaların hareketiyle oluşur. Bu plakalar karşılıklı olarak gerilmeye başladığında ortaya çok büyük bir basınç oluşur. Açığa çıkan bu enerjide depremin büyüklüğü olarak tanımlanmaktadır. Büyüklük ne kadar fazla olursa, açığa çıkan enerji de bir o kadar fazladır. 8 ve daha büyük depremlerde açığa çıkan enerjinin eşit olduğu güç 1 milyon ton TNT ya da 67 bin Hiroşima bombasına eşdeğer güçtedir.
Deprem türleri nelerdir?
Depremlerin oluş sebeplerine göre türleri de değişiklik göstermektedir. Levhaların hareketleri sebebiyle oluşan yer sallantıları tektonik depremler olarak bilinir. Tektonik depremler, genellikle levhalar sınırlarında meydana gelmektedir. Yeryüzünde oluşan depremlerin de %90 gibi büyük bir kısmı bu gruba girer. Ülkemizde yaşanan depremlerin de büyük çoğunluğu tektonik depremdir. Volkanik depremler ise ikinci tip depremlerdir. Volkanik depremler, volkanların püskürmesi sonucunda ortaya çıkar. Yerin derinliklerinden yeryüzüne doğru, ergimiş maddenin çıkışı esnasında kimyasal ve fiziksel olaylarla oluşan gazların patlaması sonucu bu depremlerin oluştukları bilinmektedir.
Depremin şiddeti ve büyüklüğü nasıl ölçülür?
Depremin oluşumu sırasında ortaya üç ana dalga çıkar. İlk olarak ortaya çıkan dalgaya birincil dalga denir. Bu dalgalar çok hızlı bir şekilde ilerler ve ufak sarsıntılar oluşturarak devam ederler. Birincil dalga insanlar tarafından pek fazla hissedilemez. Bu dalgaları daha çok hayvanlar hissetmektedir. Asıl büyük ve yıkıma sebep olan dalga yani yüzey dalgaları ise bu dalgadan hemen birkaç saniye sonrasında gerçekleşir. Sallantının nerede olduğu da oluşan deprem dalgalarının birbirinden farklı hızlarda hareket etmeleri sayesinde belirlenir. Birincil ve yüzey dalgalarının deprem istasyonlarına ulaşmaları arasındaki zaman farkı hesaplanarak, ortaya çıkan depremin ne kadar uzakta olduğu tespit edilir.
Depremin şiddeti ve depremin büyüklüğü birbirinden farklı kavramlardır.
Deprem haberinin ardından öğrendiğimiz 5,7 gibi sayılar depremin şiddetini değil büyüklüğünü göstermektedir. Depremin şiddeti 1 ve 12 arasında sayılarla gösterilir. Depremin yeryüzünde bıraktığı hasara bakılarak şiddeti söylenebilir. Aynı büyüklükteki iki deprem farklı şehirlerde farklı şiddetlerde olabilir. Deprem şiddeti 2 olan bir yerde oturan insanlar bu depremi çok hafif bir şekilde hissederken, 7 şiddetinde bir depremde ev içindeki eşyalar devrilir, ayakta sabit kalabilmek zorlaşır ve binalarda orta derecede hasarlar ortaya çıkar. Depremin büyüklüğü, oluşan deprem dalgalarının sismograf adlı cihazlarda oluşan çizginin uzunluğuna bakılarak belirlenir. Oluşan çizgilerin uzun olması depremin büyük olduğu anlamına gelir. Şiddetten farklı olarak bir depremin yalnızca bir büyüklüğü vardır.
3 büyük deprem bölgesi neresidir?
Dünyanın her bölgesinde yer sallantıları meydana gelebilse de bu sallantıların neredeyse tamamına yakını 3 bölgede gerçekleşir. Atlantik Okyanusu’nun tam ortasından geçmekte olan ‘’Orta Atlantik’’ sırtı. Akdeniz, Anadolu, Himalaya dağları gibi coğrafi bölgelerin oluşumunu sağlayan ve Türkiye’nin de üzerinden geçen Alpin kuşağı. Japonya’da bu kadar deprem yaşanmasına sebep olan Pasifik deprem kuşağı ya da diğer bir bilinen adıyla Ateş Çemberi. Gezegende meydana gelen bütün depremleri ele aldığımızda, bu depremlerin %80 kadarının ateş çemberi denilen pasifik deprem kuşağında ortaya çıkışını düşününce Ateş Çemberi isminin neden verildiğini de anlayabiliyoruz. En büyük deprem olan 1960 Şili depremi de yine aynı şekilde Ateş Çemberi’nde meydana gelmiştir.
Dünyadaki en büyük deprem nerede ve ne zaman gerçekleşti?
22 Mayıs 1960 Şili depremi. Tüm zamanların ölçülebilen en şiddetli deprem olarak kayıtlara geçmiştir. Diğer bir adıyla Valdivia Depremi. Deprem 9,5 şiddetinde olup 10 dakika boyunca sürmüştür. Depremin dalgaları, 400 bin kilometrekarelik bir alanı etkilemiştir. O kadar büyük bir deprem ki arada Pasifik okyanusunun olmasına rağmen Asya Kıtası, ABD, Meksika, Avusturalya dahil bu depremden etkilenmiştir. Şehir yerle bir olmuş, elektrik hatları tamamen kopmuş ve ardı arkası kesilmeyen yağmurlara rağmen şehirde temiz su bulma sıkıntıları ortaya çıkmıştır. Tutulan raporlara göre 3000 kişi deprem sonucu hayatını kaybetmiştir. Valdivia’da ortaya çıkan bu korkunç depremin etkileri sadece yaşandığı dönemi değil geleceği de etkiledi. Uzmanların aktardığı bilgilere göre 20. Yüzyılda meydana gelen zelzelelerin %25 gibi bir bölümünü Şili depremi tetiklemiştir.
Türkiye’nin En Tehlikeli Üç Fay Hattı: Kuzey, Doğu, Batı Fay Hatları
Ülkemizin bir deprem ülkesi oluşu neredeyse herkes tarafından bilinmektedir. Türkiye’nin güneyinde bulunan Afrika ve Arabistan plakaları ülkemizi kuzey ve batı yönüne doğru ittirmektedir. İttirme ile ortaya çıkan enerjide Anadolu dediğimiz bölge bu gerilime dayanamayıp kırılıma uğradı. Bu kırıkla birlikte Anadolu iki parçaya bölündü ve yer altında kilometrelerce uzunluğa sahip bir yüzey oluşturdu. Anadolu’nun kuzey bölgesinde oluşan bu kırığa Kuzey Anadolu Fay Hattı denmektedir.
Anadolu levhasının kırılmasıyla beraber Arabistan plakası ittirmeye devam etti. Bunun sonucu olarak Anadolu’nun altta kalan parçası batı yönüne doğru, üstte kalan parçaya sürtünerek her sene kaymaya devam etti. Sürtünme durumu devam ederken belli noktalarda bu parçalar sürtünmesini engelleyen çıkıntılara takılarak sıkıştı. Bu sıkışma levhanın batıya doğru hareket etmesini engelledi. Fakat sıkışma altta kalan Anadolu parçasının ittirilmeye devam edilmediği anlamına gelmiyor. İttirilme hareketi devam edip, levha sıkışmadan dolayı hareket edemediği için ortaya çıkan bu büyük enerji fay hattında oluşan çıkıntılarda birikmeye başladı.
Yıllar boyu birikmeye devam eden bu devasa boyuttaki enerji, 1939 yılında Erzincan’daki çıkıntının bir anda kırılmasına ve 7.9 büyüklüğünde bir depremin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu korkunç depremin ardından fay hattında biriken enerji aradan 3 yıl sonra bir sonraki noktada bulunan Tokat bölgesine geçti. 1942 yılında o bölüm de kırılarak 7 büyüklüğünde bir depremi meydana getirdi. Fay hattının devam eden her noktasında bu enerji aktarımı sürdü ve yıllar boyunca hep bir sonraki bölümde depremler yaşanmaya devam etti. Fay hattında meydana gelen en son deprem ise 1999 yılında İzmit’in Gölcük ilçesinde meydana geldi.
Türkiye’de Yaşanan En Büyük Deprem: Erzincan Depremi
1. derece deprem kuşağında yer alan Erzincan Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde bulunmaktadır. Türkiye sınırları içerisinde kaydedilmiş en şiddetli depremdir. 26-27 Aralık 1939 Erzincan depreminde 33 binden fazla kişi hayatını kaybetmiştir. Gece saat 02:00‘de meydana gelen deprem tam 52 saniye sürmüş, şehirde bulunan hükümet konağı, ordu müfettişliği, orduevi, postane ve şehrin en sağlam binaları da dahil olmak üzere 116 bin 720 binanın yıkılmasına sebep olmuştur. Erzincan’ı tümüyle yerle bir eden deprem aynı zamanda, Amasya, Tokat, Sivas, Kırşehir, Ankara, Kayseri, Samsun, Ordu gibi çevre illerde de deprem hissedilmiş ve etkileri görülmüştür.
Kerpiç ve ahşap evlerin çoğunlukta olmasının yanı sıra havanın eksi 30 derece soğuk olması da felaketin boyutlarını asla unutulmayacak bir faciaya dönüştürdü. Depremin şiddetine rağmen ayakta kalabilen tek bina Erzincan Tren Garı binasıydı. Gar binası değerlendirilip hastane olarak kullanıldı. Bölgeye yapılan bütün yardımlar tren aracılığıyla yapıldı. Cezaevlerindeki mahkumlar serbest bırakılıp, ellerinde küreklerle arama kurtarma çalışmalarına dahil oldular. Depremin ardından, başta TBMM olmak üzere sivil toplum kuruluşları, depremzedelere yönelik çalışmalarda bulundu. Depremzedelerin iskân edilmesi, Erzincan’ın yeniden inşa edilecek şehrin imar ve inşa süreci mümkün mertebe hızlandırıldı.
İstanbul için neden büyük bir deprem bekleniyor?
Kuzey Anadolu fay hattının İzmit’ten sonraki takip eden kısmı, Marmara Denizi’nden geçiyor. 1999 İzmit Depremi gerçekleştiğinde fay hattında kalan enerji bir sonraki bölüme yani Marmara’ya aktarılmış oldu. Marmara bölgesinde, jeologlar tarafından yapılan yeraltı ölçümlerinde bölgede enerji biriktiği tespit edilebiliyor.
İttirme hareketini engelleyen çıkıntının ise nerede olduğunu tespit edebilmek sanıldığından çok daha zor bir durum. Sürtünme hareketini engelleyen çıkıntı tespit edilebilse dahi bu çıkıntının ne kadar kuvvete dayanabileceği şu andaki mevcut teknolojiyle ölçülmesi mümkün olmayan bir durumdur. Nerede olacağı bilinse de depremin ne zaman ve ne büyüklükte olacağına dair net bir bilgi söylenemez.
İstanbul Depremi ne zaman gerçekleşecek?
Gerçekleşmesi beklenen büyük İstanbul depremi için Marmara Denizi’nin tabanında araştırma yapan yer bilimciler, büyük depremin gerçekleşmesinin %60 ila %70 civarında, 2030 yılına kadar gerçekleşeceğini tahmin ediyorlar. Bu yalnızca bir tahmin olsa bile, İstanbul depreminin her an gerçekleşebileceği gerçeğini maalesef değiştirmiyor.
Osmanlı Dönemi tutulan kayıtlara göre, yaklaşık olarak 250 yılda bir defa Marmara Denizi’nde büyük bir deprem gerçekleştiği söyleniyor. Tüm bu veriler ele alındığı zaman, Marmara depreminin gerçekleşmesi için fazla zaman kalmadığını anlayabiliriz. Marmara Denizi’nde gerçekleşecek depremin engellenebilmesi ise ne yazık ki imkânsız.
Depremle İlgili Eski İnanışlar: Filler, Kaplumbağalar…
Eski çağlardan bu yana, depremler dünyanın bir gerçeği olmuştur. Depremi dünyanın farklı bölgelerinde farklı inanışlarla ifade etmiş, anlatmışlardır. Hatta bu batıl inanışların bir kısmı günümüzde dahi belli insanlar tarafından inanılmaktadır. Bilimden uzak olan bu batıl inanışlara göre depremlerin sebebi, tanrılar, hayvanlar ve yaratıklar yol açmaktadır. Hindistan’da insanların depreme bakış açısı, dünyanın bir kaplumbağanın üzerinde duran 4 filin tuttuğu, kaplumbağanın da bir kobranın üzerinde dengede durmaya çalıştığını düşünürler. Hintlilerin bu inanışına göre hayvanlardan herhangi birisi hareket ettiğinde dünya sallanmaya başlar.
Mozambik inanışına göre, dünya aslında cansız değil yaşayan bir yaratıktır.
Hatta problemleri de bizimkilerle aynıdır. Bazı zamanlar yaratık titrer ve üşürse biz bunu deprem olarak hissederiz. Sibirya inanışına göre, dünya dev bir kızak üzerinde durmakta ve bu kızağı kullanan kişi de Tanrı’dır. Tanrı Tuli’nin kullandığı bu kızağı birkaç pireli köpek çekmektedir. Köpekler kaşınmayı bıraktıklarında dünya sallanmaya başlar. Meksika’daki inanışa göre, El Diablo isimli bir canavar, dünyanın üzerinde büyük yarıklar açmaktadır ve bu yarıklar da şimdiki fay hatlarıdır. El Diablo ve şeytani arkadaşları yeryüzünü karıştırmak amacıyla bu dev yarıkları kullanarak deprem olmasına sebep oluyorlar.
Assam’daki inanışa göre, yerin altında insanlar var ve bunlar yeryüzünde insan olup olmadığını anlamak için yeri sallarlar. Yer yüzündeki insanların seslerini duyup, onların yaşadıklarını anladıklarında da bu sallantıyı keserler. Belçika’daki inanışa göre ise, Tanrı insanların çok günahkâr olduklarını düşündüğü bir vakitte, kızgın bir meleğini dünyaya yollayıp yeryüzündeki havayı değiştirmesi için onu görevlendirir. Ortaya çıkan fırtınalar da bir dizi şok şeklinde hissedilen bir müzik tonu meydana getirir.
Acil durum çantası nasıl hazırlanır?
Yardım çantası, doğal afet sonrasında ilk yardım ekibi afetzedelere ulaşana kadarki zamanda acil ihtiyaçların karşılanabileceği bir hayat kurtarıcıdır. Acil durum çantası önceden hazırlanıp, ulaşması kolay bir yerde bulundurulmalıdır. Acil durum çantanızın içerisindeki yiyecek ve içeceklerin düzenli olarak kontrol edilerek son kullanma tarihlerine dikkat edilmelidir.
Afet Çantası İçerisinde Neler Bulunmalıdır?
• Yeterli miktarda yiyecek ve su
• Uyku tulumu ya da sizi soğuktan koruyabilecek bir battaniye
• Giysi ve yağmurluk
• Hijyen ürünleri
• Düzenli kullandığınız ilaçlar
• İlkyardım ürünleri
• Çadır
• Düdük, kâğıt, kalem
• Önemli evraklarınız
• Radyo, pil, el feneri, çakı
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap