Sene 2020 ve biz, insanlar olarak sağlıksız bir dünyada sağlıksız bir şekilde yaşıyoruz. Nasıl mı?
Küresel ısınma ile dünya üzerindeki yaşam üniteleri
tehdit altında. Buzullar hızla erirken yakın zamanda birçok bölgenin sular altında kalma tehlikesi baş gösterebilir.
2016 yılında, dünyaca ünlü aktör
Leonardo DiCaprio’nun, uzun zamandır beklenen Oscar ödülüne uzanırken yaptığı konuşmada teşekkür faslının ardından kendi kariyer yolculuğuna değil de küresel ısınma meselesine dikkat çekmesi, olayın vahametini anlatıyor sanırım.
Geçen sene 16 yaşında bir kız, İsveçli bir çevre aktivisti olan
Greta Thunberg, okula gitmek yerine siyasileri iklim krizine karşı hamle almaya davet etmişti. Hatta davet edildiği BM meclisinde sert söylemlerde bulunarak “
Dünya bir alev topuna dönüşmüşken siz ne cüretle bizi yalan vaatlerle kandırıyorsunuz?” sözlerini sarf etmesi, medyada şok etkisi yaratmıştı.
Mevzu, bir ısınma olayından çıkmış, krize dönüşmüştür. Göz ardı edilse de dikkate alınsa da insanlığın önümüzdeki yıllarda en çok ilgilenmesi gereken konulardan biri mutlaka küresel ısınma olacak. Bu nedenle olacak ki
Oxford, 2019 senesinin kelimesini “climate crisis” (iklim krizi) olarak belirlemişti.
Birleşmiş Milletler, iklim krizine karşı ülkeleri harekete geçmeye çağırırken bireyleri de daha sürdürülebilir bir dünya için günlük alışkanlıklarını değiştirmeye davet etmişti. Hatta sürdürülebilirliği herkes için görünür kılmak amacıyla 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları hazırlamıştı. Bu 17 hedeften biri de nitelikli eğitim.
…
Eğitim Bunun Neresinde?
Peki tüm bunlar olup biterken biz eğitimciler bu işin neresindeyiz?
Eğitim, geleceği inşa etme süreci olarak tanımlanabilir. Toplumun daha iyi bir hâle gelmesinde eğitimin çok özel bir yeri var. Sürdürülebilirliği yaygınlaştırmak istiyorsak doğa, iklim, sürdürülebilirlik gibi kavramları eğitimimize entegre edebilmeliyiz. İyi ama nasıl? İşte tam da bu sorular zihnimde dönüp dururken
7-8 Mart 2020 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşen bir eğitimde (
Genç Fikirler Sürdürülebilir Şehirler) cevaplara dair ilk ışıklar belirmeye başladı.
Sürdürülebilirlik anlamında öncü çalışmalara imza atan
Eskişehir Tepebaşı Belediyesi’nin organize ettiği bu eğitimde bizimle bir araya gelen
Eskişehir Belediye Başkan Yardımcısı M. Melih SAVAŞ, “
Daha iyi bir dünyada yaşamak istiyorsak bunu 3-4-5 yaşındaki çocuklara ulaşarak gerçekleştirmeliyiz” dedi. 0-6 yaş, insanın gelişiminde çok hayati bir aralığa tekabül ediyor. Karakterimizin temel taşları, bu dönemde atılıyor. Dolayısıyla doğaya seven, insanlara saygılı, özgüveni yüksek bireyler yetiştirmenin yolu da bu yaş aralığındaki çocukların eğitiminden geçiyor.
OECD verilerine göre 3 yaş grubu okullaşma oranı Hollanda’da % 87 iken bizde yalnızca %4! Hâl böyle olunca geleceğin bireylerine ulaşmak mümkün olmuyor. Aktan ve Akkutay (2014), PISA’da ilk 10 ülkeyle ülkemizin okul öncesi eğitim istatistiklerini karşılaştırdıkları çalışmalarında Türkiye’nin sözkonusu ülkelerin çok gerisinde kaldığını belirtmekte.
Tepebaşı Belediyesi, bu bağlamda 3-4 yaşındaki çocuklara doğa eğitimleri veriyor. Yeryüzü Ekoloji Okulu adıyla düzenledikleri atölyede çocuklar, “1-Evrensel değerler ne işimize yarar? 2-Yerel tohum nedir, neden önemlidir? 3-Eskişehir’de kaç farklı çeşit kuş ve kelebek var? 4-Gökyüzündeki yıldızlar ve gezegenler bize ne anlatır?” gibi sorulara cevap arıyor.
Şehirlerde çocuklar için oyun alanlarının yetersiz olması ve çarpık şehirleşmenin fazla olması, çocukları doğadan koparıyor.
Toprağa değmeyen, ağaç görmeden büyüyen minikler, kendilerini yapay bir ortamda hissederek daha mutsuz oluyor. İçindeki eğlence ve oyun isteğini sanal dünyada ve teknolojik araçlarda aramaya başlıyor. Yapılan bir çalışmada
Karakaş, Baba Kaya ve Yılmaz (2018), ilköğretim 4. Sınıfta öğrenim gören 41 öğrenciye doğa kampı eğitimi vermiştir. Eğitim sonrasında çocukların psikososyal gelişimlerinin olumlu yönde etkilendiği görülmüş. Ayrıca çocuklar, doğal ortamda fiziksel etkinlik yapmayı dijital oyunlardan daha çok sevdiklerini ifade etmişler. Çocuklarda meydana gelen özgüven ve sosyalleşme de bu eğitimin kazanımları arasında sayılabilir. Üstelik bütün bunlar, 2 gece 3 günlük bir kamp sonunda ortaya çıkmış.
ABD’de bu ihtiyaca yönelik
CampAmerica gibi birçok eğitim konsepti geliştirilmiş durumda. Yazın okul çağındaki çocuklar, şehirlerden uzaktaki çiftliklere giderek birkaç hafta orada kalıyorlar. Bu süre zarfında hem doğayı keşfediyorlar hem de akranlarıyla birlikte etkin bir eğlenerek öğrenme ortamı yakalıyorlar.
Bu türden müfredat dışı (extra-curricular) etkinlikler çok faydalı olsa da etkinliklerin sınıf ortamında da desteklenmesi gerekiyor. Yoksa her çocuk için doğa kampı etkinlikleri mümkün olmayabilir.
Doğaya yapılacak yatırımlar kadar doğayı koruyacak nesillere de ihtiyaç olduğu muhakkak.
TEMA’da yönetici konumunda olan yakın bir arkadaşla bir gün fidan bağışı/eğitim desteği farkını konuşurken arkadaşım, “
Benim oyum, eğitimden yana. Ağaç dikmek kutsal bir eylem lâkin o ağaca sahip çıkacak insanlar olmadıkça bir yönü hep eksik kalıyor!” demişti.
Ufak Tefek Öneriler
Her ne kadar problemler küresel ölçekte olsa da çözümlerimiz yerel, hatta kişisel düzeyden başlamalı. Büyük düşünelim ama küçük dönüşümlerle başlamakta fayda var. İşte birkaç öneri:
…
* Yukarıda sıralanan tüm bu nedenlerle eğitimde sürdürülebilirliğe daha çok önem verilmeli. Sadece Sosyal Bilgiler dersi kapsamında değil, diğer tüm derslerde de bir şekilde iklim, doğa, sürdürülebilirlik kavramları göz önünde bulundurulmalı.
* TAP gibi atık pil toplayan kuruluşlarla iletişime geçilebilir. Pil toplama kutularını ücretsiz yolluyorlar, dolunca hemen gelip teslim alıyorlar.
* Belediyelerle irtibata geçilerek (okulumuzda yoksa) geri dönüşüm setleri istenebilir, ayrıca eğitim talebinde bulunulabilir.
* Çocuklar kulaktan değil gözden öğrenir. Örnek olmak son derece önemli. Öğretmenlerin doğayı koruma konusunda önder olmaları büyük önem arz ediyor.
* Havanın güzel olduğu zamanlarda dersler dışarıda işlenebilir. Düşünün bir, okul yıllarında (Beden Eğitimi dersi hariç) bahçede ders işlediğiniz oldu mu hiç? Olmuşsa muhtemelen unutmazsınız. Böyle bir farklılık, öğrencilerin hayatları boyunca unutmayacakları bir deneyime dönüşecektir.
* Büyük şehirlerde yaşayan ve dijital bir dünyaya doğan yeni neslin küçük fertlerin doğa ile olan irtibatını yeniden kurmak gerek. Doğaya temas eden çocuk, ekolojik kavramlara ilişkin farkındalığını yükseltebilir. Bir yaprağın yere düşüşünü seyretmek, sütü şişeden veya kutudan değil inekten sağarak içmek, tohumun yolculuğunu izlemek harika bir deneyim oluşturacaktır. Bu sayede doğanın döngüsüne daha saygılı olmayı öğrenebilir.
* İmkânı olan aileler, çocukları doğayla baş başa olacakları ortamlara götürmeli. Memleketteki köy, bir park gezintisi, kır yürüyüşü, dağa tırmanma, çiftlikte geçirilecek birkaç gün, çocuğun psikososyal gelişimi için harika etkiler yaratacaktır.
* Yazın ailecek yapılacak doğa kampları, bütün aile üyeleri için şahane etkinlikler olarak hafızalardaki yerini alacaktır.
Gelecek güzel günlerin ümidiyle… Nurullah ESENDEMİR
Kaynaklar
https://www.climate.gov/news-features/understanding-climate/climate-change-global-temperature
https://www.livescience.com/37003-global-warming.html
https://www.youtube.com/watch?v=xpyrefzvTpI
https://www.haberturk.com/son-dakika-haberleri-greta-thunberg-in-bm-deki-konusmasi-liderleri-sarsti-siz-sadece-paradan-2524873
https://languages.oup.com/word-of-the-year/2019/#woty-2019-shortlist
https://www.tr.undp.org/content/turkey/tr/home/sustainable-development-goals.html
https://www.haberler.com/surdurulebilir-sehirler-atolye-calismasi-13001439-haberi/
https://www.tepebasi.bel.tr/baskanyardimcilari.asp
Aktan, O., & Akkutay, Ü. (2014). OECD ülkelerinde ve Türkiye’de okulöncesi eğitim. Asya Öğretim Dergisi, 2(1), 64-79. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/17642
https://www.tepebasi.bel.tr/hd.asp?hid=8881&edit
Karakaş, G., Kaya, H. B., & Yılmaz, A. (2018). Doğa kampı eğitiminin deneyimsel sonuçları. Eğitim ve Bilim, 43(196). https://egitimvebilim.ted.org.tr/index.php/EB/article/view/7587/2786
https://www.campamerica.co.uk/camps/channel-3-kids-camp
Yorumlar (0) Yorum Yap