Matbaada basılan ilk eser hangisidir? Matbaa dendiği zaman akla gelen ilk isimlerden birisi olan İbrahim Müteferrika, Osmanlı Devleti’nde ilk basımevini kurmuştur. Daha sonra kurduğu bu basımevinde Türkçe kitap yayımlayan ilk kişi olma unvanını kazanmıştır. Vankulu Lügati ismiyle bilinen matbaada basılan ilk eser, Osmanlı zamanında basılan ilk Türkçe matbu kitaptır.
İlk Türk matbaasının kurucuları arasında sayılan İbrahim Müteferrika, daha önce haritayla ilgili bir basımevi kurmak istemiş ve bu doğrultuda birkaç eser çıkarmıştır. Hatta 1719 tarihli Marmara Denizi haritası da bahsedilen dönemde harita matbaacılığı zamanının eseridir. Daha sonra Osmanlı topraklarında bilinen şekilde bir matbaa kurmak isteyen İbrahim Müteferrika, bu yönde çalışmalar yapmıştır.
Matbaada Basılan İlk Eser Vankulu Lügati’nin Yolculuğu
Osmanlı topraklarında bir matbaa kurmak için planlar yapan İbrahim Müteferrika’nın bunun için yeterli maddi gücü bulunmuyordu. Benzer dönemlerde Mehmet Said Efendi de Fransa’ya yaptığı ziyaret sonucunda ziyaret ettiği bir matbaayı kendi topraklarında faaliyete geçirmek istiyordu. Her iki öncü de planladıklarını hayata geçirmek için birlikte bir çalışma yaparak dönemin hükümdarından izin almayı başarmıştır.
İdarecilerden izin alma süreciyse matbaanın gerekliliğini ve önemini vurgulayan bir risalenin kaleme alınmasıyla olumlu şekilde sonuçlanmıştır. 1726 senesinde İbrahim Müteferrika, Vesiletü’t Tıbâa isimli risalesiyle tarih boyunca gerçekleşen pek çok olaylar neticesinde yazma eserlerin nasıl aslını yitirdiğinden bahsetmiştir. Ayrıca risalede istilalar sebebiyle birçok eserin ortadan kaybolduğu ve hattatların tümüyle aynı şekilde yazamaması gibi durumları dile getirmiştir. Bu noktada İbrahim Müteferrika okunaklı ve hatasız hatta uzun ömürlü eserler için matbaanın şart olduğundan bahsetmiştir.
Matbaada Basılan İlk Eser Ne Anlatır?
Matbaada basılan ilk eser Vankulu Lügati, aslına bakıldığında bir sözlüktür. Cevherî’nin kaleme aldığı es-Sıhâh isimli meşhur Arapça sözlüğün tercümesi olarak bilinen bu eser Vankulu Mehmed Efendi tarafından kaleme alınmıştır. Eser 28 bâbtan, yani bölümden oluşurken her bir kısım da 28 fasıldan oluşur. İslamî ilimlerin ve bunun yanında şer’î hükümlerin Arapça ifadelerle dolu olması nedeniyle bu dilin öğrenilmesi gerektiğini savunan Vankulu Mehmed Efendi, bu kitabın gerekli olduğunu dile getirmiştir.
Vankulu Lügati’nde kelimeler, asıl versiyonlarının son harflerine göre düzenlenerek karşılıkları yazılmıştır. Öğretisi sayesinde alimler arasında da baş ucu kitabı olarak değerlendirilen bu eser, Osmanlı ilmine büyük katkı sağlamıştır. Avrupa’dan özel olarak ithal edilen filigranlı kâğıt üzerine okunabilir bir yazıyla basılan bu kitabın alt kısmında sonraki sayfanın hangi kelimeyle başladığı dahi belirtilmiştir. İki cilt şeklinde tasarlanan bu kitapta yaklaşık olarak 5.000 sözcük kökü ve bunlardan türetilmiş 100.000’den fazla kelime bulunur.
Osmanlı’da Matbaacılık Neden Beklenen İlgiyi Görmedi?
Avrupa’da 1450 senesinde kurulan matbaa, Osmanlı Devleti’nde yaklaşık 300 yıl sonra kendisini göstermiştir. Bu noktada hem devlet idaresi hem de halk, matbaanın kurulması konusunda son derece heyecanlı bir hâldeydiler. Geç kalınmış şekilde kullanılmaya başlanan matbaanın heyecanıysa gün geçtikçe halk nazarında kaybedilmeye başlanmıştır. Buna birçok durum sebep olmuş olsa da sonuç, ortak bir noktada birleşmiştir. O da matbaacılığın, aşağıdaki sebeplerden ötürü beklenen şekilde gelişememiş olmasıdır.
- Basım işinin başlaması ve doğru şekilde yürütülmesi için gerekli teknik yeterlilik henüz bulunmuyordu.
- Yeterli kâğıt üretimi yapılamıyordu.
- Matbaa, devlet tekelinde yer alıyordu.
- Matbaada basılan kitapları okuyacak bir kitle henüz oluşamamıştı.
Bahsedilen bu problemler arasında kâğıdın yeterli şekilde üretilememesi en büyük sorunlardan birisi olarak görülüyordu. O dönemde hattatların kullandığı kâğıtların piyasada bulunması basım işinin kalitesini oldukça etkilemiştir. Bu noktada İbrahim Müteferrika kâğıt fabrikasının kurulmasını teklif etse de ilerleyen süreçte bu durumla ilgilenememiştir. Gelişen olaylardan ötürü de Osmanlı’da matbaacılık oldukça durgun bir döneme girmiştir.
İlk Türk Matbaası Ne Zaman ve Neden Kapandı?
Matbaanın istenen heyecanı yakalayamaması ve üretimde bulunan problemler, ilginin tümüyle kaybolmasına neden olmuştur. Bu süreçte problemleri çözmek isteyen İbrahim Müteferrika 1744 senesinde özellikle kâğıt sorununu ortadan kaldırmak için Polonya’dan ustalar getirse de bunlar yeterli olamamıştır. Özellikle 1742 senesinde orduda görev aldığı için matbaayla ve kâğıt sorunuyla gerekli şekilde ilgilenemeyen Müteferrika, 1745 yılında vefat etmiştir. Kendi başına tamamlamaya çalıştığı matbaa işleri, onun ölümünün ardından tümüyle durgunluk dönemine girmiştir.
İbrahim Müteferrika’nın ölümünün ardından yaklaşık 2 sene matbaa hiçbir faaliyet göstermemiştir. Daha sonra 1747 senesinde Rumeli ve Anadolu kadılarına matbaa imtiyazı tanınmıştır. Bu kadılar, aldıkları imtiyaz sonrasında yalnızca 1 kitap basarak matbaanın gerekli ilgiyi görmesini sağlayamamışlardır. Özellikle talebin olmaması ve halkın duruma tümüyle ilgisiz kalması sebebiyle her iki kadı da işi bırakmıştır. Matbaa tüm bu olayların ardından oldukça uzun süren bir sessizlik dönemine girmiştir. Daha sonra 1784 senesinde yeniden açılan matbaa, bu kez çok daha ilgiyle karşılanmıştır.
Yorumlar (0) Yorum Yap