Medya. 21. Yüzyılın en güçlü ve en büyük oluşumu. Her şey medya üzerinden başlıyor, medya üzerinden son buluyor. İnsan doyumusuz bir bilme, bilinme ve iletişim ihtiyacı ile dünyaya gelmektedir. Medya, bu ihtiyaçları karşılayan tek olgu olarak günümüzde varlığını her adımda biraz daha büyüterek devam ettirmektedir.
50-60 yıl geçmişe baktığımızda medyayı üreten, geliştiren, ne görmemiz gerektiğini, neyi bilmemiz gerektiğini bize medyayı çerçeveleyerek sunan bir azınlık vardı. Fakat, 2017 yılında artık bu mümkün değil. Hepimiz birer kayıt cihazıyız, büyük blogların içindeki küçük ürecileriz, kendi haber akışışımızı yazan habercileriz. 21. Yüzyıl’da yaşıyorsanız en gencimizden en yaşlımıza hepimiz böyleyiz.
Yıllar geçti, medya olgusu oluştu, değişti, gelişti ve bugünki halini aldı. Değişmeyen çok az şey oldu. Medyayı çerçeveleyen azınlıkların olduğu zamanlarda bile baki kalan bir şey vardı; neye maruz kalacağımızı bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde kendimiz belirledik.
İşte tam bu noktada değinmemiz gereken bir teori var. Kullanımlar ve Doyumlar Teorisi. Blumler ve Katz’ın 1974 yılında yazdıkları bir makale ile şekillenen bu teori diğer medya teorilerinden odak noktası açısından farklıydı. Medya teorileri genel hatlarıyla “medya bireye ne yapar?” sorusu etrafında şekillenirken, Kullanımlar ve Doyumlar Teorisi “birey medya ile ne yapar?” sorusuna odaklandı.
Adından da anlaşılacağı üzerine bu teori medyadaki içeriği ihtiyaç doğrultusunda kullanmak ve doyuma ulaşmakla ilgili. Fakat bunu bazen bilinçli, bazende bilinçsiz yaptığımızla alakalı hipotezler de mevcut.
Bu teoride belirli ihtiyaçlar doğrultusunda medyayı kullandığımız söyleniyor, bunun için beşli bir kategori sistemi oluşturulmuş. Bunlar; bilişsel ihtiyaçlar, duygusal ihtiyaçlar, kişisel bütünleşme ihtiyaçları, sosyal bütünleşme ihtiyaçları ve gerçeklerden kaçış ihtiyaçları.
Bilişsel İhtiyaçlar
Medyayı bilgi edinme ihtiyacı için tükettiğimiz olgusuna burada yer verilmektedir. Yeni açılan bir kafenin kaç kilometre uzakta olduğundan tutun da dünyada şekillenen uluslararası ilişkileri bilme ihtiyacına kadar geniş bir yelpazesi olan bilişsel ihtiyaçlar kategorisi, medyayı sıklıkla kullanmamızın altında yatan büyük nedenlerden biri.
…
Duyusal İhtiyaçlar
Genellikle duygusal ihtiyaçlarımızı karşılamak için medyadaki içeriği tükettiğimize dair teoriyi kapsayan alan. Hayatımızda biri yokken romantik-komedi filmlerine yönelmemiz; tek düze giden hayatımızdan sıkıldığımızda izlemeye yöneldiğimiz aksiyon fimleri/dizileri bu duruma örnek olarak verebiliriz.
…
Kişisel Bütünleşme İhtiyaçları
Şüphesiz ki satın alma çağında yaşıyoruz. Üretmek toplumun genel çoğunluğu için pek haz veren bir eylem değil. Kendimizi artık kullandığımız telefonlarla, giydiğimiz kıyafetlerle, aldığımız kozmetik ürünleri ile ifade ediyoruz. İletişim çağında markalar ile duygusal benliklerimizi bağdaştıyor, buna göre hareket ediyoruz. İşte teorinin bu kısmı buna değiniyor. Ne alacağımızı bilmek için tüketiyoruz bu sefer. Bu tüketme biçimi bana çok yabancı gelmedi. Ya size?
…
Sosyal Bütünleşme İhtiyacı
Toplumdan uzak kalma, toplumdan dışlanma ve toplumla iletişim kuramama kavramları insan benliğinin altında yatan belki de en büyük korkulardan bir kaçı. Bazen medyayı bu korkularla yüzleşmemek için kullanıyoruz. Hatta içerikleri bu yüzden tüketiyoruz. Sırf konuşulan konudan uzak kalmamak için.
…
Gerçeklerden Kaçış
Bu teori hakkında bilgi edinmeye başladığımda beni en çok korkutan kısm bu kısım oldu. Kendimi fazla içerik tükettiğim dönemlere dönüp bakma ihtiyacı hissettirdi. Farkettim ki hayatımdaki gerçeklerden memnun olmadığım dönemlerde daha çok içerik tüketiyorum. Daha çok okuyor, daha çok tıklıyor, daha çok dinliyor ve daha çok izliyorum. Bundan şikayetçi değilim, bence hiç birimiz değiliz. Günümüzün “akıl sağlığını koruma” yönetemi olabileceğini bile düşünüyorum bazen.
Bahsettiğim gibi, gerçeklerden kaçış kısmı bir çok faktöre bağlı olarak gelişebilir ve bir izleyici/dinleyici/tüketici davranışına dönüşebilir. Örnek vermek gerekirse; maddi sıkıntılarla yüzleştiğimizde zengin insanların hayatlarını anlatan “reality show”larına yönelmemiz, modumuzun düşük olduğu zamanlarda “komedi” türünde filmlere göz atmamız, başarısızlıklarla karşılaştığımız veya karşılaşacağımızı düşündüğümüz zaman başarılı insanlar hakkında araştırma yapmamız… Örnekleri çoğaltmamız mümkün, kendi tüketim davranışlarınızı düşündüğünüz zaman bu teoriye daha fazla hak vereceğinizi düşünüyorum.
…
Sonuç olarak; neyi neden yaptığımızı bilmek bazen rahatsız edici olsa da, farkındalığın insanı ileri taşıyan bir oluşum olduğunu düşünüyorum.
Neye, neden yöneldiğimizin; neyi, neden tükettiğimizin farkında olmak belki de bu davranışın altında yatan nedeni temelli ortadan kaldırmamız için bir fırsat olabilir.
Yorumlar (0) Yorum Yap