“Özgecan Aslan bindiği minibüsteki iki erkek tarafından öldürüldü.” “Ceren Damar kopya çektiği için kağıdını aldığı erkek öğrenci tarafından öldürüldü.” “Şule Çet iki erkek tarafından bir rezidansın 30. katından atılarak öldürüldü.” “Emine Bulut eski eşi tarafından kızının gözü önünde boğazı kesilerek öldürüldü.” “Pınar Gültekin bir erkek tarafından öldürüldü.” “Gülistan Doku 5 Ocak’tan bu yana kayıp.”
Daha onlarca haber başlığı yazabiliriz. 2021 yılında son 65 günde 67 kadın kocaları, eski sevgilileri, babaları ya da abileri tarafından öldürüldü. Her yıl, her ay, her gün kadın cinayetleri işlenmeye devam ediyor. Şort giydiği için hiç tanımadığı bir adam tarafından darp edilen kadınların haberlerini de gördük. Kadınlar üzerinde büyük bir baskı var ve hukuk karşısında kendilerini güvende hissetmiyorlar. Okuduğumuz her haberden sonra İstanbul Sözleşmesi gündeme geliyor. İstanbul Sözleşmesi olmadan kadın ölümleri, tacizler, tecavüzler artacak; insanlar bundan korkuyor.
Durum böyleyken İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan ilk ülke olan Türkiye, Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile sözleşmeden çekildi. Kararın açıklandığı andan bu yana ülke genelinde tepkiler büyüyor. Peki İstanbul Sözleşmesi nedir? Hep birlikte tekrar hatırlayalım.
İstanbul Sözleşmesi
11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan, Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren ve ilk imzalayanın Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğu uluslararası bir sözleşmedir.
Amacı:
a. Kadınları her türlü şiddetten korumak, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele etmek, şiddeti önlemek ve kovuşturmak;
b. Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirerek, gerçek anlamda kadın erkek eşitliğini teşvik etmek;
c. Şiddet mağdurlarını korumak ve desteklemek,
d. Şiddetle mücadelede tüm kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğini sağlamak amacıyla koordinasyonu sağlamaktır.
b. Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirerek, gerçek anlamda kadın erkek eşitliğini teşvik etmek;
c. Şiddet mağdurlarını korumak ve desteklemek,
d. Şiddetle mücadelede tüm kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğini sağlamak amacıyla koordinasyonu sağlamaktır.
Sözleşmenin 6. Maddesi uyarınca “Taraf devletler; İstanbul Sözleşmesi hükümlerinin uygulanmasında ve etkilerinin değerlendirilmesinde; toplumsal cinsiyet bakış açısına yer vermeyi, kadın erkek eşitliği ve kadınların güçlendirilmesine yönelik etkili politikalar geliştirmeyi ve uygulamayı taahhüt etmişlerdir.”
Gelenekler
Kadın dediğin şöyle olmalı, böyle davranmalı gibi söylemlerle dolu olan gelenekler için ise 12. Madde’de şöyle bir hüküm vardır:
“Taraf devletler kadının aşağılığı iddiasına veya kadın erkek için kalıp rollere dayanan ön yargıları, örf ve adetleri, gelenekleri ve tüm diğer uygulamaları ortadan kaldırmak amacıyla kadın ve erkeklere ilişkin toplumsal ve kültürel davranış modellerinde değişim sağlamak için gerekli tedbirleri alacaklardır.”
Kadın cinayetlerinin ardından faillerin ortak açıklamalarından biri genellikle şudur: “Namusumu korudum.” Namusumu korudum açıklamasıyla kendilerini haklı göstermeye çalışırlar. İstanbul Sözleşmesi bunu bir savunma olarak kabul etmez. Çünkü 42. Madde’de bu durumu şöyle açıklar:
“Taraf Devletlerin; işbu sözleşme kapsamında yer alan herhangi bir şiddet eyleminin gerçekleşmesini müteakiben başlatılan cezai işlemlerde kültür, gelenek, görenek, din veya sözde “namus”un bu eylemlerin gerekçesi olarak görülmemesi için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alma yükümlülüğü vardır.”
Psikilojik Şiddet
Şiddet sadece fiziksel değildir. Pek çok kadın etrafındaki erkekler tarafından psikolojik şiddete maruz kalıyor. “O şortu mu giyeceksin, çok kısa!”, “Makyaj yapsana yüzün soluk yine!”, “Kıllarını almadın mı?”, “Saat geç oldu artık eve dön!”, “Başka erkek varsa oraya gidemezsin!” vb gibi daha pek çok söyleme maruz kalıyoruz her gün. Fiziksel şiddet kadar zarar veren bir şiddettir psikolojik şiddet de.
“Tehdit veya zorlama yoluyla psikolojik bütünlüğü bozan eylemler suç olarak değerlendirilmek zorundadır.” İstanbul Sözleşmesi’nde psikolojik şiddet için 32. Madde’de şöyle bir hüküm vardır: “Taraf devletler; tehdit veya zorlama yoluyla kişinin psikolojik bütünlüğüne ciddi biçimde zarar veren kasıtlı eylemlerin cezai suçlar olarak değerlendirilmesini sağlamak üzere hukuki veya diğer tedbirleri almakla yükümlüdürler.”
Zorla Evlendirilme
Kadınlar istemedikleri erkeklerle aile zoruyla evlendiriliyor. Bazen para için bazen ise namuslarını temizletmek için kızlarını istemedikleri erkeklerle evlendiriyorlar. Çocuk yaşta evlendirilen kızlar, evlilikleri boyunca hem fiziksel hem de psikolojk şiddete maruz kalıyorlar. Bu evlilikler kabul edilemez.
İstanbul Sözleşmesi’nin 32. Maadesi’ne göre: “Taraf devletler; zorla gerçekleştirilen evliliklerin mağdura mali veya idari bir yük getirmeksizin feshini, iptalini ve sonlandırılmasını sağlamak üzere gerekli hukuki ve diğer tedbirleri almakla yükümlüdür.”
İstanbul Sözleşmesi Yaşatır
Kadınlar öldürülüyor ve failleri ellerini kollarını sallayarak yaşamaya devam ediyorlar. Kadınların özgürce yaşayabilmesi için hukuki adımlar atılmalı, İstanbul Sözleşmesi yeniden gündeme alınmalıdır. İstanbul Sözleşmesi’nin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap