Goethe’nin Ünlü Eseri Genç Werther’in Acıları Kitabından 15 Alıntı

Arzu Dokuzoğlu

Arzu Dokuzoğlu

İTÜ-Kimya Müh.

Tüm zamanların en büyük yapıtlarından ve aşk klasiklerinden biri olan Genç Werther’in Acıları, 1774 yılında ilk kez yayımlandığında tüm Alman toplumunu, özellikle gençleri derinden etkilemiş ve o yıllarda Almanya’da pek çok intihar olayının yaşanmasına neden olmuştur.
Genç Werther ruhunu, keyifli ve aynı zamanda umutsuz aşk mektuplarıyla, yaşadığı karşılıksız aşk ile anlatır. Onun hikayesi “itiraf” edebiyatının da kapılarını aralar ve Goethe’nin yaşanmışlığını, yarım kalan acı dolu aşk hikayesini gözler önüne serer.

Her ne kadar aşk hikayesi olsa da içinde taşıdığı toplumsal eleştiriye de yok saymamak gerekir. Genç Werther’in Acıları, köşeye sıkıştırılmış bir bireyin manifestosu olarak düşünülebilir.

1. “Siz insanlar, diye haykırdım, bir şeyden söz ederken, ‘bu yanlıştır, bu doğrudur, bu iyidir, bu kötüdür’ diye kestirip atmadan yapamazsınız. Bu ne demektir? Herhangi bir olayın asıl nedenlerini araştırdınız mı? Bu olayı doğuran, önüne geçilmez hale koyan sebepleri arayıp buldunuz mu? Eğer bunu yapsaydınız, hükümlerinizde bu kadar aceleci olmazdınız.”

2. “Sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde, “Al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu mahvedecekler” diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.”

3. “Bu dünyada nadiren iki insan birbirini anlıyor!”

4. “Toplumda tanıştığı insanların aptallıklarına şahit olanların yaşamaya mahkum olduğu çaresizlik ve yorgunluk! Mevki kavgası! Üstün olmak için ne çok çalışıyorlar! Çaresizlikle, zavallı ve alçakça tutkularını açığa seriyorlar! Örneğin burada bir kadın var. Sürekli ailesinin ve kendisinin mallarıyla övünüp duruyor. Onu tanımayan biri, zihni mevki ve servetten başka bir şey düşünmeyen bir aptal olduğunu düşünür ama gerçekte bundan da komik birisi. Aslında sadece bölgedeki hakimin katibinin kızı. İnsanların kendilerini nasıl bu kadar küçük düşürebildiklerine aklım ermiyor.”

5. “Başkalarını kendine göre değerlendirmenin nasıl bir ahmaklık olduğunu her gün daha iyi anlıyorum. Kendimle ilgili çok fazla sorunum var ve kalbim sürekli kederli. Öyle ki, insanlar bana biraz huzur verecek olsa, onlara hiç bulaşmayacağım.”

6. “İçimden, göğsümü parçalamak ve beynimi dağıtmak geliyor; insanların, birbirleri için ne kadar az bir anlamı var. Ah! Sevgi, sevinç, yakınlık ve coşku kendi içimden gelmiyorsa, bir başkası da bunları veremeyecektir bana; soğuk ve güçsüz bir halde karşımda duran birini, ben de mutlulukla dolup taşan yüreğimle mutlu edemem.”

7. “Böyle mi olacaktı, insanı sonsuz derecede mutlu kılan şey, aynı zamanda üzüntüsünün kaynağı mı olmalı?”

8. “Tanrı biliyor ya, çoğunlukla bir daha uyanmama arzusu, hatta ümidiyle yatağa giriyorum. Ve sabahleyin gözümü açıp yine güneşi görünce neşem kaçıyor. Ah keşke huysuz biri olabilsem, suçu havaya, üçüncü bir şahsa, başarısız bir girişime yükleyebilsem, o zaman keyifsizliğimin katlanılmaz sıkıntısı yarı yarıya azalırdı.Vay halime, tüm suçun yalnızca kendimde olduğunu biliyorum. Aslında suç demek doğru değil! Kısaca, nasıl ki eskiden tüm mutlulukların kaynağı bendeyse, şimdi de tüm üzüntülerin kaynağı içimde saklı.”

9. “Uzaklar yakınlaşınca ve özlediğimiz yere ulaşınca görürüz ki, hiçbir şey değişmemiştir.”

10. “Karşımda böylesine sevimli bir varlık dolaşıyor ve ben elimi uzatıp onu tutamıyorum; halbuki elini uzatıp tutmak, insanlığın en doğal güdüsüdür. Çocuklar akıllarına gelen her şeyi ellerini uzatıp tutmuyorlar mı? – Ya ben?”

11. “Başkaları istiyor diye kendi tutkusunu, kendi gereksinimini dikkate almadan, para, onur ve başka şey uğruna kendini yiyip bitiren insan her zaman budalanın biridir.”

12. “Eğer insanlar sürekli geçmişi hatırlamak yerine şu günlerinin tadını çıkarsalar şu anki kadar acı çekmezlerdi.”

13. “Ah, bu boşluk! Göğsümün içinde hissettiğim bu korkunç boşluk! ‘Onu bir kez, yalnızca bir kez kalbime bastırabilsem bütün bu boşluk dolardı.’ diye düşünüyorum çoğu zaman.”

14. “Biz insanlar güzel günlerin azlığından, kötü günlerin ise çokluğundan sık sık yakınırız, diye konuşmaya başladım, bana kalırsa bu doğru bir bakış açısı değil. Tanrı’nın bize her gün sunduğu güzel şeylerin tadını çıkartacak kadar kalbimizin kapıları açık olursa, başımıza gelen kötü şeylere katlanacak gücümüz olur.”

15. “Elbette dağ olmasa, yol çok daha rahat ve kısa olur; ama bir kere var, öyleyse onu aşmak gerek!”

Kategoriler: Alıntılar

Yorumlar (0) Yorum Yap

/