Hazırlayan: Eren Güler / Haberturk.com / [email protected]
Türkiye’de tarihi 100 yılı aşan ve halen faaliyet gösteren şirket sayısı çok fazla değil. Bir çok firma ikinci kuşaklardan itibaren yaşanan sorunların ardından tarihe gömülüyor. Peki bir asırı deviren ve halen yaşayan Türk firmaları hangisi?
Yenigün Reçelleri – 1914
Yenigün Gıda 4 nesildir Antalya’da faaliyetine devam ediyor. Şirketin başında dördüncü nesil patronu Necmi Alpagot bulunuyor. Alpagot, işlerin nasıl başladığı ile ilgili olarak daha önce yaptığı açıklamada, “Dedemin babası zamanından gelen bir gelenek. Ev hanımlarının evlerde yaptığı turunç, patlıcan, bergamot reçelleri ikram ediliyormuş ve bunu ilk kavanozda satmaya başlayan büyük dedemiz olmuş. Böylelikle Antalya’da ticari değer kazanmış bir ürün” demişti
Abdi İbrahim – 1912
1912 yılında Eczacı Abdi İbrahim Bey tarafından İstanbul Küçükmustafapaşa semtinde ilk eczane kuruldu. 1919 yılında ilk ilaç üretim fabrikası faaliyete geçti ve ilk hazır ilaç üretimine geçildi. 1939 yılında eczacı İbrahim Hayri Barut ile yönetimde ikinci kuşak devri başladı. 1952’de laboratuvarlar Vefa semtine taşındı.
1975’de şirketin ismi “Abdi İbrahim İlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş.” olarak değiştirildi
Develi Restoran – 1912
Develi Restaurant, halen Develi Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Arif Develi’nin dedesi tarafından 1912 yılında, Antep’te kuruldu. Arif Develi, 1966 yılında İstanbul’a gelerek, İstanbul’un tarihi mekânlarından Samatya’da Develi restaurantı açtı. Arif Develi, halen Develi’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütse de Develi mirasını iki oğlu, Ali ve Nuri Develi profesyonel anlamda devam ettiriyor.
Celal Derviş Deriş, üç kuşak geriye giden genel hukuk amaçlı avukatlık bürosunu 1912 senesinde İstanbul’da kurdu. Esas olarak ticaret hukuku ile ilgili konularda faaliyet gösteren büro, yıllar içinde fikri ve sınai mülkiyet sektörüne kayarak bu alanın gelişmesine öncülük etti. Etem Derviş Deriş (Celal Deriş’in oğlu), haksız rekabet ve sınai mülkiyet alanlarında uzmanlaşıp bu uygulamaları II. Dünya Savaşı sonrasında daha da geliştirdi. Hukuk davaları ve sözleşmeli konular dahil, her türlü hukuki hizmeti sunan hukuk bürosunun yanı sıra, 1959 senesinde Etem Derviş Deriş tarafından fikri ve sınai mülkiyet alanında hizmet vermek üzere Deriş Patent ve Marka Acentalığı kuruldu
M.N. Aydın Deriş’in yeğenleri N. Serra Coral ve Kerim Yardımcı, fikri mülkiyet haklarına bağlı aile geleneğini 4. kuşağa taşıdılar. Firma halen fikri ve sınai mülkiyet konusunda hizmet vermeye devam ediyor
Apikoğlu, 1920 yılından sonra üretimine İstanbul’da devam etti. Firma halen 15 bin metrekare kapalı, 45 bin metrekare açık alanda kurulu kombina tesislerinde ürettiği 75 çeşit ürün ile faaliyetine devam ediyor
1909
yılında David Samanon, Jak Hulli ve Kahire’de Havas adlı bir ajansın yönetici Ernest Hoffer, İlancılık’ın temellerini atarak İlanat Reklam Acentesi’ni kurdu. Türk reklamcılığının gelişmesinde önemli rol oynayan bu ekibe daha sonra dönemin Cumhuriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Kamil Salih Sel eklendi. Ülkenin ilk telefon numaralarından olan 94-95’i alan ve gazete ilancılığı yaparak işe başlayan firma, 2. Dünya Savaşı’nda yaşanan ekonomik krizden olumsuz etkilendi. Daha sonraları yürütülen ithalat projeleri ile eski günlerine dönmeye başladı. İlk yürüyen billboard’dan dergi mecrasına reklam vermeye, radyo ve sinemalara reklam vermekten bugün gazetelerde kullanılan sütun santim kavramını yaratmaya kadar sektörde pek çok ilki gerçekleştirdi.
Büyükada’da yer alan oteli Sakızlı Müşir Kazım Paşa, Osmanlı ordusundan Mareşal rütbesiyle emekli olmasının ardından 1908 yılında kurdu. Otel ilk kurulduğu yıllarda ‘Kazım Paşa Oteli’ olarak biliniyordu.
1936 yılında Kazım Paşa’nın vefatı ile otelin mülkiyeti kızı Nazire Tokgöz’e geçti. 1941’de onun ölümünün ardından ise otel kısa bir süre kapalı kaldı. Daha sonra işleri Paşa’nın damadı İsmail Hakkı Tokgöz devraldı.
Otelin internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Splendid Otel Türkiye’de 1.derecede tarihi eser statüsünde orjinalliği ilk günki özeliklere sadık kalınarak işletilen tek otel
Koska’nın geçmişi 1900’lü yılların başında Denizli’de Hacı Emin Bey’in faaliyet gösterdiği helvacı dükkânına kadar uzanıyor. Baba mesleğini sürdüren Halil İbrahim Adil Dindar 1931 yılında oğulları ile birlikte İstanbul’a gelerek Koska semtinde bir dükkân açar, zamanla ürettikleri helva ve tatlıların lezzeti ile ünlenir. Bulundukları semtten dolayı Koska’daki Helvacı olarak anılmaya başlar ve daha sonra bu ünvanı markaları olarak tescilletirler. 1974’de Topkapı’da kurulan fabrikada helvanın yanısıra lokum, reçel ve koz helva üretimine de başlanır. 1983 yılında Mümtaz ve Nevzat Dindar kardeşler diğer küçük kardeşlerinden ayrı olarak Merter’de inşa ettirdikleri yeni tesislere taşınarak faaliyetlerini burada sürdürme kararı alırlar. Halen dördüncü kuşağın yönetiminde olan KOSKA 1998 yılı sonlarında taşındığı Avcılar-Ambarlı Kavşağında, on bir dönüm arazi üzerine kurulu 22.000 m2 kapalı alana sahip yeni tesislerinde üretimini sürdürüyor
Mudanyalı Mehmet Halil Bey, Haydarpaşa Lisesi’nde okumak üzere geldiği İstanbul’da Fener Rum Lisesi’nde eğitim gören Arnavutköylü Anastasya Hanım’la tanışır. O dönemlerde iki ayrı dinden insanların evlenmesi çok zor da olsa, büyük aşkları aileleri yumuşatır. Fakat Anastasya Hanım’ın babasının bir şartı vardır; evlendikten sonra genç çiftlerin İstanbul’da yaşayacak olması. Bunun üzerine Mehmet Halil Bey’in babası, Mudanya’da yapmakta olduğu badem ezmesi ve şekerleme işini oğluna öğretmek üzere 1-2 yıllığına İstanbul’a gelir. Bebek’te bir dükkân açarlar. Bebek Badem Ezmecisi’ni ‘Meşhur’luğa götüren süreç de 1904’te başlamış olur. Mehmet Halil Bey, Sevim İşgüder henüz 1.5 yaşındayken yaşamını yitirir. Anastasya Hanım iki kızını okutmak için bütün yükü omuzlarına alır. Ancak hastalanınca 1957 yılından itibaren Sema ve Sevim İşgüder kardeşler kendilerini badem ezmesi üretirken bulurlar. Birliktelikleri de Sema Hanım’ın yaşamını yitirmesine dek sürer.
Meşhur Bebek Badem Ezmecisi, adı olduğu üzere Bebek’te küçük bir dükkânda, Sevim İşgüder tarafından yönetiliyor.
İsmail Kaptanoğlu bir yandan Hacı İsmail Kaptanoğlu müessesesinin temellerini atarken öte yandan da Türk denizcilik sektörünün önderlerinden birisi olarak bu sektördeki sivil toplum örgütlerinin kuruluşuna da öncülük etti. Gemi Armatörleri Kooperatifi’nin ve de Türk Armatörler Birliği’nin kurucularından olan Hacı İsmail Kaptanoğlu vefatına kadar da Gemi Armatörleri Kooperatifi’nin başkanlığını sürdürdü.
Yüz yılı aşkın bir süre önce küçük bir tahlilhanede başlayan İbrahim Etem Ulagay İlaç Sanayii Türk A.Ş.’nin hikayesi aynı zamanda Türk İlaç Sektörünün endüstrileşme sürecine de ışık tutuyor. İE Ulagay, 1903 yılında tıbbi analizlerin yapıldığı küçük bir laboratuvar olarak kuruldu. Başlangıçta tıbbi tahlillerin, kimyasal ve besin analizlerinin yürütüldüğü bu küçük laboratuvar, Gedikpaşa’da “Kimyager Doktor İbrahim Etem Laboratuvarı” adıyla faaliyetlerini sürdürdü
1955 yılında faaliyetlerine halen devam ettiği Topkapı tesislerine taşındı ve bir Amerikan şirketi ile yapılan know-how anlaşması sayesinde yerli antibiyotik üretimine başlandı. 2001 yılında ise hisselerinin büyük çoğunluğu İtalya’nın en büyük ve Avrupa’nın en önemli ilaç şirketlerinden MENARINI Group tarafından satın alındı. IE Ulagay, faaliyetlerine halen Türk-İtalyan ortaklığı şeklinde devam ediyor.
Gabriel J. B. Arcas tarafından 1902 yılında ithalatçı olarak İzmir’de kurulur. 1935 yılında vefatıyla birlikte Marsilya’da yaşayan oğlu Lucien Gabriel Arkas gelir ve görevi devralır. 1943 yılı şirket için önemli bir dönüm noktasıdır. Güçlü bir armatürlük şirketi sahibi olan Fretelli Spenco, Arkas’a acentesi olması için teklif götürür. Lucien Gabriel Arkas, 1944 yılında ise kendi adına bir deniz acenteliği kurar ve ilk gemi gelir. Ardından gemilerin sayısı artmaya başlar ve tren nakliyesi işine de girer
ARKAS’ın gelişimi de halen Arkas Yönetim Kurulu Başkanı olan Lucien Arkas’ın, 1964 yılında Lucien Arkas Vapur Acenteliği’ni kurması ile hız kazanır. Dünya taşımacılık sektöründe başarıları ve güvenilirliğiyle tanınan armatörlere acentelik hizmeti veren bu şirket, Türk Taşımacılık Sektörü’nü uluslararası pazarda başarıyla temsil eder. Arkas, 1978 yılında Türkiye’den Avrupa’ya ilk konteyner yüklemesini yaparak ülkemizde bu taşımacılık sisteminin yerleşmesine öncülük eder.
1898’de İstanbul’a kaliteli içme suyu sağlamak amacıyla II. Abdulhamit’in emriyle bir komisyon kurulur. Yapılan projeye göre Kırkçeşme tesislerinin doğu kolu üzerinde ve Kemerburgaz’ın güneydoğusundaki Karakemer ve Kovukkemer civarındaki membalar 20 maslakta toplanır ve kirlenmelere engel olmak için maslaklara demir kapılar yapılarak kilitlenir. Tesisin büyük bölümünün tamamlanması ise 1900 senesini bulur. Suyun verilmesi ve resmen kabulü 26 Mayıs 1902’de yapılır
Samsun’da faaliyet gösteren Gürcüoğlu Ekmek Fırının tarihi neredeyse 1877’de başlayan Rus harbine dayanır. Bu savaşta Mehmet Gürcüoğlu, Rusların eline esir düşer ve tutulduğu esir kampında çalıştırıldığı fırında ekmek yapmayı öğrenir. Şavaş sonrası esaretten kurtulunca da Samsun’a gelerek kentin ticaret merkezi olarak bilinen tarihi Saathane meydanında 5 Ağustos 1902 yılında Gürcüoğlu Fırınını açar. Kendisinden sonra damadı Ahmet Gürcüoğlu’na, ondan oğlu Şefik Avni Gürcüoğlu’na ve ondan da oğlu Mehmet Ali Gürcüoğlu’na geçer. 1919 ‘da Samsun’a gelen Atatürk‘e de yaptığı ekmeğin sunulduğu söylenen firma Mehmet Ali Gürcüoğlu’nun biri Endüstri Mühendisi diğeri Elektrik-Elektronik Mühendisi olan oğullarının da bünyeye katılması ile daha da güçlenir. Firma, 115 yıldır aynı mekanda ve şu anda ailenin 5. kuşağı ile yoluna devam ediyor
1901 yılında Pandeli Çobanoğlu tarafından kurulan Pandeli Restoran, 115 yıl faaliyet gösterdikten sonra geçtiğimiz yıl kapandı. Pandeli Mısır Çarşısı’nın hemen girişinde yer alıyordu.
Pandeli 115 yıllık tarih yolculuğunda birçok ünlü ismi ağırlamıştı. Mustafa Kemal Atatürk Kolağası olduğu zamanlarda en çok Pandeli’ye gelirmiş. Celal Bayar, Kraliçe II.Elizabeth, İspanya Kralı Juan Carlos ve Kraliçe Sofia, Robert McNamara, Robert De Niro, Tony Curtis gibi isimler de Pandeli’ye gelenler arasında. Hatta Pandeli’nin duvarlarında Audrey Hepburn’ün fotoğrafları da bulunuyordu.
Eczacı Salih Necati Emgen’in 1901’da Üsküdar Meydanı’nda ilk Eczanesini açmasıyla Emgen Optik dünyaya geldi. Fenni Gözlük satışı, o dönemde henüz Gözlükçülük kanunu çıkmadığından, yüksek okul mezunları olan eczacılara bırakılmıştı. Bu durum Cumhuriyet döneminde 1939 yılında çıkan Gözlükçülük Kanunu’na kadar devam etti
Sırmakeş Su – 1900
1900’lü yılların başında Tanzimat Dönemi’nin ünlü romancı ve gazetecilerinden Ahmet Mithat Efendi kendi arazisi olan Beykoz Dereseki Köyü’ndeki özel Müezzinoğlu ormanlarından çıkan suya Sırmakeş adını koyar ve Sırmakeş Su doğar. Günümüzde Sırmakeş Su, Sapanca Kartepe’den temin ediliyor. Tulumbaları, küpleri, cam şişeleri gören Sırmakeş bugün de faaliyetlerine farklı ambalajlarla devam ediyor
1870’li yıllarda Kehribarcıların üç kardeşi ile Yuda Levi’nin üç kardeşi ile birlikte Juda Levy Freres et Fils adlı bir zücaciye şirketi kurdular. Şirketin ortaklarından Davit Levi kuzeni ile birlikte Rıfat Kehribar ve Davit Levi adi ortaklık kurup aynı adreste işe devam ettiler. 1942 yılında Davit Levi emekli olunca oğlu Şabat Levi babasının işine devam eder. Ve şirketin adı Rıfat Kehribar ve Şabat Levi’ye döner.
1957 yılında Rıfat Kehribar ortaklıktan ayrılır ve aynı adreste Alevli Zücaciye Şabat Levi ve Hayim Levi Kolektif şirketi kurulur ve iki kardeş devam ederler. 1977’den bu yana da kolektif şirket Alevli Zücaciye Tic. A.Ş. olarak aynı adreste devam ediyor.
KONYA’nın Doğanbey ilçesinden 1895 yılında çıkan büyük dede Hacı Ahmet Doyuran 1897’de dört masa ve 16 sandalye ile Sirkeci’de ‘Konya Lezzet Lokantası’ adıyla mütevazı bir aşçı dükkanı açar. Bir süre sonra lokantayı damadı Mustafa Doğanbey’e devreder
Tarihi Sarıyer Börekçisi- 1895
Tarihi Sarıyer Börek’in geçmişi 1895 yılına kadar dayanıyor. Osmanlı Devleti’nin kıtlık dönemlerine denk gelen 1890’lı yıllarda kurulan Sarıyer Börekçisi Türkiye’nin en eski aile şirketlerinin başında geliyordu. Üstüne pudra şekeri dökülerek ortaya çıkan Sarıyer Böreği’nin yaratıcıları yüz yılı aşkın bir süredir aile şirketi özelliğini korumayı başardı. Ancak tarihi börekçinin aile şirketi olma özelliği dördüncü kuşakta son buldu. Ailenin son temsilcisi Hüseyin Ondur, şirket borç batağına sürüklenince Sarıyer Börekçisi’ni Cihangir Uzun’a sattı. Ancak Sarıyer Börekçisi isminin daha sonra başka kişilere satıldığı anlaşıldı. Olay yargıya taşındı, isim Uzun tarafından geri alındı. (Kaynak: sarıyergazetesi.com)
Rebul Eczanesi,
1895 yılında Jean Cesar Reboul tarafından İstanbul Beyoğlu’nda Grande Pharmacie Parisienne-Büyük Paris Eczanesi adıyla kurulur. Osmanlı’nın son dönemine tanıklık eden ve günümüze kadar kurulduğu yerde yaşamını sürdüren tek eczanedir
Sene 1939’u gösterdiğinde Bay Reboul ülkesine dönerken, eczanesini hayattaki tek yakını olan genç ve çalışkan eczacı Kemal Müderrisoğlu’na devreder. Akabinde eczanenin ismi Rebul olarak değişir. Rebul Lavanda Kolonyası ise o dönemin en gözde kokularından biri haline gelir ve adı Pera ile özdeşleşir
1893 yılında fırın olarak Hasan Paşa tarafından yapıldı. 124 senedir Beşiktaş’taki yerinde faaliyet gösteren fırın ilk yıllarda ekmek yapımı ile meşhurken sonraki yıllarda kuru pasta türü unlu mamuller üretimine de başladı. Fırın halen dördüncü kuşak tarafından işletiliyor
“Osmanlı zamanında Hasan diye bir çalışan padişahın hayatını kurtarıyor. Bunun üzerine paşa oluyor. Fakat paşa olan kişinin imza atması lazım ve Hasan’ın okuma-yazması yok. Ona eski Türkçe’de bir yedi bir de sekiz çizerse “Hasan” diye okunacağını söylüyorlar. Adı da bunun üzerine “7-8 Hasanpaşa” diye kalıyor.”
Kaynak: mimarizm.com
Filibe köftecisinin hikayesi 1893 yılında yapılan göç ile başlıyor. Meşhur Filibe Köftecisi’nin kurucusu Mehmet Saltuk, Istanbul’a Bulgaristan’ın Filibe (Plovdiv) şehrinden göç eder ve 1893 yılında Bab-i Ali Yokuşu’na çıkarken sol tarafta bulunan “Meşhur Filibe Köftecisi” ismiyle köfteci dükkanını açar
Kanlıca yoğurdu, 1893 yılından bu yana Sakkaf Ailesi tarafından imal ediliyor. 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda maruz kaldıkları zulüm neticesi Bulgaristan’dan anavatana göç eden ailenin kurduğu işletme 5 kuşaktır yoluna devam ediyor. İlk Kanlıca yoğurdunu üreten Poyraz İbrahim Ağa ile başlayan bu serüveni şu anda Muhammed Ali Sakkaf devam ettiriyor
Tuzcuoğlu Ailesi’nin o zamanki reisi Tuzcuzade Ahmet Bey, Konya’da tuz ticareti ve nakliyesiyle uğraşmaktadır. Aile I. Dünya Savaşı sonrası İzmir’e göç eder. İzmir’de daha sonradan şirketin simgesi olacak olan at arabalarıyla nakliyat işine devam eder. İhraç mallarını depolardan limana nakliyat işini ve askeri nakliyat işini yürütürler.
1950’li yıllara gelindiğinde Türkiye’de Nato dolasıyla kurulan üsler ve tesislerde görevli askeri ve sivil personele hizmet vermek amacıyla, ev eşyası taşımacılığına profesyonel olarak başlanır. Tuzcuoğlu, Ankara (Merkez), İstanbul, İzmir ve Adana’da bulunan şubeleriyle faaliyetlerine devam ediyor
Bir aile şirketi olan ve bugün dördüncü kuşak tarafından yönetilen Teksima Tekstil’in temelleri H. Mehmet Emin Botsalı’nın 1893’te iplik ticaretine başlamasıyla atıldı. Ticarethane, Botsalı’nın 1938’de vefatı üzerine iki oğlu Hasan ve Hüseyin Botsalı’nın yönetimine geçti. 1950 yılında Hasan ve Hüseyin Botsalı’nın hac görevi sırasında vefat etmelerinden sonra yönetimi üçüncü kuşaktan M. İsmet Botsalı aldı. İsmet Botsalı, iplik ticaretini daha da geliştirerek Avrupa’dan iplik büküm makineleri getirip bu alanda bir atölye açtı
1868 doğumlu Mehmet Sadık Bey savaş bölgesinden İstanbul’a geldiğinde henüz 14 yaşındaydı. Matbua ve kırtasiyenin kalbinin attığı Beyazıt’da AFİTAP’ı açtığında sene 1892 idi. İmalatın yanı sıra, o devirde Avrupa ve Amerika ile yapmış olduğu ticaret, ECE ve AFİTAP’ın temellerini oluşturdu.
Daha sonrasında Osmanlı’nın kitap ve yayın camiasının ileri gelenlerinden Maarif Kütüphanesi ve Saatli Maarif Takvimi kurucusu Hacı Kasım Bey’in kızı Talat Hanım’la evlendi. 1910 yılında ajandalarıyla sektöre damgasını vuran Mehmet Sadık, o dönemde “hatırlatmak ve hatırlamak için yazılan” anlamına gelen MUHTIRA’ları çıkarttı. Balkan Harbi, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dönemleri, zorluklar gözetilmeksizin ajandalar basilmaya devam edildi. Daha sonrasında, Mehmet Sadık Bey’e yaptığı işlere münasip olan Kağıtçı soyadı verildi
1891 yılında Kordonciyan Ailesi tarafından kuruldu. Cumhuriyetin kurulmasıyla Atatürk’ün eğitim için Fransa’ya gönderdiği altı kişiden biri de firmanın kurucusu Levon Kordonciyan’dı. Firma halen İstanbul ve Ankara’da faaliyetlerine devam ediyor. İşin başında ise babasının dedesi olan kurucunun adını taşıyanLevon Kordonciyan yer alıyor. İskender Smokin’in portföyünde devlet adamlarından Hollywood starlarına kadar uzanan geniş bir müşteri listesi bulunuyor
1891 yılında Veli Günaydın tarafından kurulan Lezzet Kebap, şu anda beşinci kuşakla Konya Akşehir’de faaliyetlerine devam ediyor. Ana yemeği Tandır kebap ve etli ekmek olan 126 yıllık firma özellikle turistlerden yoğun ilgi görüyor
Yıldızlar Yatırım Holding’in şirketlerinden biri olan Yıldız Entegre, Türkiye’nin en köklü sanayi kuruluşlarından biri. 1890 yılında Hasan Yıldız’ın Trabzon’da kereste ticaretine başlaması ile temelleri atılan şirket, yıllarca kereste ticareti ile uğraştıktan sonra 1982 yılında Yıldız Mobilya A.Ş adıyla kurumsal işletmeye adım attı. Takip eden yıllarda art arda açtığı tesislerle orman ürünleri sektörünün en büyük kuruluşlarından biri haline geldi. Şirketin Kocaeli MDF Fabrikası, dünyanın tek çatı altında kurulan en büyük MDF kompleksi ünvanını taşıyor
Kırım’da Kazan Tatarı Hacı Ali Bey, Volga Nehri boyunda adacıklardan birinin üzerinde sabun ve mum üretmektedir. Ancak bir sel felaketinin ardından taşınmaya karar verir ve İstanbul’a göç eder. Laleli At Pazarı’nda evinin altında tezgahını 1889 yılında yeniden kurar. Hacı Şakir daha sonra Sabuncuoğlu soyadını alır.
Şirket daha sonra önce Maya Grubu’na, 1991 yılında da Colgate Palmolive’e satılır
Hacı Abdullah’ın 1888 yılında başlayan serüveni “Ustadan Çırağa” devralınarak gelir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Karaköy Rıhtımı’nda “Abdullah Efendi” adıyla bir lokanta açılır. Lokantanın işletme ruhsatı bizzat Sultan II.Abdülhamit Han tarafından verilir. Ülkeleri adına İstanbul’u ziyaret eden resmi ve özel heyetler, Abdullah Efendi’de ağırlanır. 1915 yılında ise Abdullah Efendi Lokantası, Karaköy Rıhtımı’ndan Beyoğlu’na taşınır. İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Rumeli Han’ın zemin katında hizmetine devam eder. Abdullah Efendi burada da ‘Usta’dan Çırağa’ devredilmiştir
Restoran 1983 yılında yeniden 1888’li yıllardaki ismine döner ve “Hacı Abdullah” ismini alır.
Gaziantep denince akla ilk gelen yerlerden biri olan İmam Çağdaş’ın tarihi 1887 yılına uzanıyor. Halep’ten gelen Hacı Hüseyin Efendi (Çağdaş) kentin 34’üncü esnafı olarak Maarif’te bir dükkan açar. Daha sonra Gaziantep Kalesi’nin yerleşim alanı olarak ihtiyaca cevap vermemesi üzerine çevrede birçok han yapılır ve kentin ilk çarşısı olan Uzun Çarşı kentin merkezi olur
İşyerinin kurucusu olan Mehmet Çavuş delikanlılık çağında Aydın’a Gider ve helvacılık öğrenir. Daha sonra Akşehir’e gelir, 1883 yılında helvacılık yapmaya başlayarak bugün bir kültür mirası olarak hala yaşamaya devam eden dükkânı açar. Yıllar sonra oğlu Şaban Akkuş’ta babasının yanında mesleği öğrenir ve devam ettirmeye başlar. Ardından Şaban Usta’nın oğlu olan üçüncü kuşak temsilcisi Tacettin Akkuş veya nam-ı diğer Helvacı Topal Taci bayrağı devralır. Dükkanı halen Helvacı Topal Taci’nin oğlu Necmi Usta işletmektedir
Konya’da faaliyet gösteren Çöğenler Helva’nın kuruluşu 1883 yılına kadar uzanıyor. Şirket, o tarihten bu yana bir aile şirketi olarak faaliyetlerini sürdürüyor.
Çöğenler Helva’nın macerası Hacı Rasıg Bey’le başlıyor. 15-16 yaşlarında babası ile tartışan Rasıg Bey, baba ocağından ayrılıp İzmir’e gider. Burada tek başına hayat mücadelesi veren Rasıg Bey, çalıştığı helva imalathanesinde işi öğrenip Konya’ya geri döner. O zamanki adıyla Daybana denilen basit helva imalatını evinin yakında başlatıyor ve yaptığı helvaların lezzetini günden güne geliştirir
Tarihe şekerci, bestekâr, udi ve hafız olarak geçen Cemil Bey 1867’de İstanbul’da doğar. Şehzadebaşı Camii başimamı olan babası Hasan Tahir Efendi vefat edince, önce Kapalıçarşı’daki bir kuyumcu dükkanında çıraklık yapar, ardından bir şekerci ustasının yanında çırak olarak şekerciliğe başlar. Bir yandan ud dersleri alırken diğer yandan şekerciliğin en ince ayrıntılarını öğrenir. 1883’te ise henüz 16 yaşında Şehzadebaşı’nda Şekerci Cemil Bey adıyla ilk şekerci dükkanını açar
1878 yılı Osmanlı- Rus savaşı sırasında Kırım’dan Istanbul’a göç eden Abdullah efendi 1881 yılından itibaren Istanbul Şehremini’de güllaç üretimine başlar. Yaklaşık 40 yıl süreyle faaliyette bulunduktan sonra oğlu Saffet Efendi bu işin devamını üstlenir. Kendisi de yaklaşık 40 yıl bu geleneksel tatlının üretimini yapar. 3. kuşak üretim Saffet efendinin oğulları olan Yalçın Arseven ve İlhan Arseven tarafından yapılır. 4. kuşak ise ele aldıkları, bu misyonun çalışmalarını, evrensel ilkeler, ulusal ve sosyal sorumuluk bilinci içerisinde sürdürmeye devam ediyor
1881 yılında Ahmed-i Zarif Boybeyi tarafından kuruldu. Kapalıçarşı’da 5 mağazası ve aileye ait bir de müze bulunuyor. Son yıllarda sponsorluklarla adını duyuran firmanın başında şu anda beşinci kuşaktan Mete Boybeyi bulunuyor
Hamamcıoğlu Müesseseleri Ticaret Türk A.Ş, 1880 yılında İstanbul’da Ali Hamamcıoğlu tarafından kuruldu. 1940’lı yıllarda Bakanlar Kurulu kararı ile ünvanına Türk ismini ilave edildi. 1946 yılına kadar tarım ve deniz ürünleri ihracatı yapan şirket, o tarihlerde Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan’da teşkilatlandı. 1947 yılında şirketin iş alanı ihracattan ithalata, ürünleri de teknik ekipmanlara kaydırıldı. Şirket halen basınçlı hava ekipmanları, inşaat makinaları, yük taşıyıcıları, kompresör, forklift ve golf arabaları gibi çeşitli ürünlerin ithalatını yapıyor. Ayrıca turizm sektöründe de yatırımları bulunuyor
Malatya’nın köklü ailelerinden olan Tecdelioğlu Ailesi’nin ticari hayatı sıcak ve soğuk demir işleme ustası olan Tecdeli lakaplı Ahmet Hoca ile 1880 yılında başlar. Ahmet Hoca’nın oğlu Abdullah Tecdelioğlu, eğitimini tamamladıktan askere gider. Uzun süren savaş yıllarının ardından Gazi Madalyası ile memleketi olan Malatya’ya geri döner. 1915 yılında ticari olarak ilk girişimi nalburiye ve aktarlık dükkânını açar.
1917 yılında işini bırakarak ikinci defa askere katılır ve 1922 yılına kadar savaşır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra İstiklal Madalyası ile ikinci defa onurlandırılan Tecdelioğlu, döndükten sonra evlenir ve iki kız ve iki erkek olmak üzere dört evlat sahibi olur. 1922 – 1965 yılları arasında geçen sürede ticari hayatının ikinci dönemini geçirir (Cıvata, Hırdavat, Boya, Nalburiye).
1985 yılında büyük oğlu Mustafa Necati Tecdelioğlu ile birlikte çalışmaya başladı, diğer oğlu Abdullah 1987 yılında katıldı, küçük oğlu Çetin’in 1989 yılında katılımı ile yatırımlarına yeni şirketler ilave ederek devam etti. 2012 yılının haziran ayında ise vefat etti.
Tecdioğlu Ailesi’nin 1880 yılında başladığı ticaret hayatı, TECDE Group çatısı altında bugün Bağlantı Elemanları ve Bilişim sektöründe faaliyet gösteren ve yaklaşık 800 kişiye istihdam sağlayan 9 şirketi ile devam ediyor
Komili’nin öyküsü 1878 yılında Midilli Adası’nda başlıyor. O yıllarda Osmanlı toprağı olan Ada’da yaşayan Komi’li Hasan, Midilli Adası’nda sabun ve zeytinyağı üreterek geçimini sağlamaktadır. Aile, Lozan Antlaşması’ndan sonra mübadele gereği Ayvalık’a göç eder ve Komili markasının öyküsü burada devam eder. Zeytinyağında bir çok ilke imza atan Komili, 1995 yılında Komili ailesi tarafından dünyanın dev şirketlerinden Unilever’e satıldı. Unilever Komili markası ile 13 yıl üretim yaptı. 2008’de Unilever Komili’yi Anadolu Grubu’na sattı. Son olarak ise geçtiğimiz aylarda Komili ABD’li gıda devi Bunge şirketine satıldı.
Johann Meyer Berlin’de bir saatçide çalışmaktadır. Burada bir iş ilanı görür. Osmanlı Sultanı sarayına bir saatçi aramaktadır. Johann başvurur ve kabul edilir. Böylece 33 yaşındayken, Sultan 2. Abdülhamid’in hizmetinde çalışmak için İstanbul’a gelir. 1876 yılında İstanbul’da Yıldız sarayında baş saatçi olur. Burada başta padişah ve saray olmak üzere, şehzadelerin, hanım sultanların, bakanların, yüksek memur ve komutanların saatleriyle ilgilenir
Hacı Sadık Bey, 1870 yılında Arnavutluk Prizren’den İstanbul’a gelir. O yıllarda bozanın sulu kıvamlı, esmer renkli ve ekşi lezzetli biçimde, şehir halkından 200’e varan esnaf tarafından yapılıp satıldığını görür. O dönemde farklı bir yöntem dener ve bugünkü haliyle yani koyu kıvamlı, açık sarı renkli henüz yeni mayalanma kabarcıklarının oluştuğu andaki çok hafif ekşimsi lezzeti, bu markanın ilk imzası olur
1875’te Sefilli Mehmet Efendi’nin Eskişehir’de kurduğu firmada şu anda işleri 5’inci kuşak yürütüyor. Dükkan Eskişehir’de 142 yıldır aynı yerde hizmet veriyor
Beyoğlu’nda 1874 yılında açtıkları dükkanla iş hayatına atılan “Sabuncakis’ler Girit adası kökenli bir aile. Ailenin temel direği olan İstavro Sabuncakis Girit’te doğmuş ve sabun üretimi ile ilgili tahsilini tamamlayarak Girit’te bir sabun fabrikası açmıştı.
19’uncu yüzyılda Türk kahvesi çoğunlukla çiğ çekirdek olarak satılıyor, evlerde tavada kavrulduktan sonra el değirmenlerinde çekiliyor ve içiliyordu. 1871 yılında işi babasından devralan Mehmet Efendi, çiğ çekirdek kahveyi kavurup dibekte öğüterek müşterilerine hazır olarak satmaya başlar. İstanbul Tahmis Sokağı’nda taze mis gibi kavrulmuş kahve kokusu çevreye yayılmaya başlar. Mehmet Efendi müşterilerine sağladığı bu kolaylıkla, bir süre sonra “Kurukahveci Mehmet Efendi” lakabıyla anılır.
Kaynak arazisi 1870 yılında İbrahim Talat Bey ve Monsieur Brune tarafından alınmış olan Uludağ Maden Suyu (o zamanki adıyla Keşiş Dağı maden suyu), işletme ruhsatını da 26 Mayıs 1912 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda Padişah Sultan Mehmet Reşat Han’dan teslim aldı. Keşiş Dağı Maden suyu işletmesinin o dönemki ortakları arasında Monsieur Brune’nin 1890 yılında hisselerini devrettiği Giritli Sıtkı Bey (Ulusu) de bulunuyordu
1870’li yıllarda Malatya’da başlayan hikaye İstanbul Mısır Çarşısı ile devam etmiş ve günümüze kadar gelmiştir
1867 yılında Bursa Kayhan’da dünyaya yayılacak bir lezzetin temelleri atıldı. Öykü, Mehmet oğlu İskender Efendi’nin Bursa Kayhan’daki dükkânlarında başlıyor. O günlerde kuzu bir bütün olarak ve yere paralel biçimde odun kömürlü bir ocakta pişirilmekte. Ancak İskender Efendi kuzu etinin farklı bölümlerinin kendine has lezzetlerinin müşterilerine eşit oranda dağılmasını sağlamak için çözüm aramaya başlar
Karagözoğlu Emin Bin tarafından, 1865 yılında kurulan Altan şekerleme, 1. Dünya Savaşı’na kadar kendisi tarafından çalıştırılır. Savaş esnasında beş çocuğundan dördü şehit olur. Daha sonra kendiside hac için yola çıktığında geride kalan oğlu Mustafa Altan’a üç kese altın bırakarak Altan Şekerleme’nin devam etmesini ister. Karagözoğlu Emin Bin hac vazifesini yerine getirmek için gittiği Mekke’de vefat eder. 1894 doğumlu Mustafa Altan 1973 yılında Altan Şekerleme’yi 2 çocuğuna devreder ve 1974’de vefat eder. Çocuklardan büyük olan Abdullah Altan ve kardeşi babalarından devraldıkları firmayı bir yıl ortak yürütürler, 1974’de anlaşamadıkları için ayrılırlar. Ayrılığın ardından Altan Şekerleme ismini Abdullah Altan devralır. Abdullah Altan 1974’de devraldığı Altan Şekerleme’yi halen, oğlu Hakan Altan’la beraber yürütüyor,
19. yüzyıl İstanbul’unda meşhur Çankırılı şekerciler vardı. Çankırı’nın Orta beldesinden gelen İsmail Hakkı Bey de sanatı sarraflık olmasına rağmen kendini Bahçekapı’daki Hamidiye Caddesi’nde şekerciler arasında buldu. 1864’te, mekân edindiği binanın bodrum katında akide şekeri yapmaya başladı; kendisine yardım eden oğullarıyla her geçen yıl çeşidi artan ve alışkanlık yaratan tatlı çeşitlerinin yanı sıra poğaçayı İstanbullularla tanıştıran ve sevdiren kişi oldu. Hafız Mustafa tarihi boyunca üç kel el değiştirmesinin ardından şu anda Avni Ongurlar tarafından işletilmektedir
Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı Yugoslavya’nın Niş kenti valisi olan Mithat Paşa, çeşitli alanlarda başarılı çalışmalarda bulunmasının yanı sıra çiftçilerin içinde bulundukları zor koşullara da yakından tanık olur. Yaptığı araştırmalarla, bu alanda teşkilatlanmanın zorunlu olduğu ve çiftçilerin, tefecilerin elinden kurtarılması için devlet yardımının gerektiği; ancak bu yardımın halk hareketiyle desteklenmesinin önem taşıdığı sonucuna varır. Böylece 1863 yılında çiftçilerin oluşturduğu kaynakla, Mithat Paşa öncülüğünde devlet eliyle ve devlet himayesinde kurulan ve adına “Memleket Sandıkları” denilen organizasyon; milli bankacılığın ilk örneği olarak tarihe geçer ve bu girişim bugünkü Ziraat Bankası’nın temelini oluşturur
Silkar Grubu’nun temelleri 1860 yılına kadar uzanır. O yıllarda Manifatura ve Mensucat Ticareti ile iş hayatına atılan Silahtaroğlu Ailesi, 1925 yılında “Bahri ve Lütfü Silahtaroğlu Kardeşler Manifatura Ticarethanesi” adı altında Silkar Grubu şirketlerini kurdular. 1956 yılında Silkar Grubu Kurucu kardeşlerden Lütfü Bey’in vefatı sonrasında “Bahri Silahtaroğlu ve Lütfü Silahtaroğlu halefi Adi Komandit Şirketi” olarak faaliyet gösterdi. 1976 yılında ise Silkar Holding A.Ş. kurularak ticari hayatına resmen başladı. Silkar Holding, zirai ve endüstriyel ekipman, otomotiv yedek parça, doğal granit ve mermer, su ve kanalizasyon pompaları, turistik oteller ve tatil köyleri inşaatı ve işletmesi ile turizm ve sigorta acentalığına kadar uzanan geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor
Kaynak: harbiyiyorum.com
Gökçen Grup Plastik Hammadde Kuruluş Yılı – 1858
Bursa’nın öncü sanayi kuruluşlarından Gökçen Grubu’nun kuruluşu 1858 yılına kadar uzanıyor. Kozalardan baş gösteren hastalık nedeniyle 13 aile ile birlikte Bursa’ya göç etmiş olan Burdurlu Mehmet Emin Efendi’nin oğlu olarak 1823 yılında doğan Osman Fevzi Efendi tarafından kuruluyor. Osman Fevzi Efendinin önemli bir Türk girişimci olmasında bankacılığının önemli bir payı var. Fransız – İngiliz ortak grubu olarak kurulan Banka-i Osmani Şahanenin Bursa Şubesi temsilcisi olan Osman Fevzi Efendi, bankacılıktan edindiği tecrübe ile iş hayatına atılıyor. Önce aktariye, sonra çiftçilik ve otelcilik yapan Osman Fevzi Efendi, birçok kez iflas etse de mücadeleden yılmıyor. Telgrafla Fransız ipek borsasını takip ederek büyük başarı kazanıp 1858 yılında ilk tekstil firmasını kurarak sanayi hayatına başlıyor.
Kalkanoğlu pilav – 1856
Kalkanoğlu Pilav’ın tarihi 1856’ya dayanıyor. Padişahın Pilavcıbaşısı Süleyman Ağa Trabzon’a yerleşip kendi dükkanında pilav satmaya başlıyor. Hafız Ahmet Kalkanoğlu baba mesleğini sürdürüyor ve vefatından sonra Hacı Hüseyin Rüştü Kalkanoğlu görevi devralıyor ve torunları bu geleneği günümüze kadar devam ettiriyor. Osmanlı zamanından beri pişen bu lezzet Trabzon’dan sonra İstanbul’a da geldi
Isparta’da kebap kültürünü temsil eden köklü firmalardan biri olan Kebapçı Kadir, 1851 yılından bu yana bu alanda hizmet veriyor. 1851 yılında Hafız Dede tarafından kurulup siyasi Osman Dede ile devam ettirildi. “Kebapçı Kadir” ismi Kadir Açıkalın tarafından markalaştırılıp bugünlere geldi. Günümüzde işletmeciliğini 4’üncü kuşaktan Hüseyin Açıkalın yapıyor
Beyaz Fırın’ın hikayesi, 1800’lerin ortasında, Balat’ta başladı. Büyük dede Kozma Stoyanof’un ailesini geride bırakarak amcalarının yanına gelip yerleştiği Balat’ta açtığı simitçi dükkanı, ardından yanına yerleşen ailesinin ve Beyaz Fırın’ın 5 nesillik hikayesinin doğduğu yer oldu
Isparta’da yer alan bu işletmenin hikayesi şöyle:
“1800’lü yılların başlarında Kütahya’nın Hacıbenlioğlu ailesinden Hacı Mustafa Efendi Isparta’ya yerleşir. Burada evlenir ve bugün Kebapçılar Arasta’sı diye bilinen yere tahminen 1833’de bir dükkân açar. Yazları kebapçılık ve kasaplık, kışları tahin helvası yaparak geçimini sağlar”
Kaynak: 100 Tarihi Lokanta
Güllü Ailesi, 1800’lü yıllardan beri baklavacılık yapıyor. Ailede baklavacılığa ilk başlayan kişi ise Gaziantep’te “Güllü Çelebi” diye anılan Hacı Mehmed Güllü. Gaziantep’te tatlıcılık mesleğine giren Güllü Çelebi, meslekte ilerleyebilmek için tatlıcılıkta en ileri bölgeler olan Halep ve Şam’a gitti ve altı ay kalıp baklavacılığın inceliklerini öğrendi
Türkiye’nin en eski şirketi 1777 yılında kurulan Hacı Bekir Lokumları. Kastamonu’nun Araç ilçesinden İstanbul ‘a gelerek 1777 yılında Bahçekapı’da açtığı küçük şekerci dükkanında, lokum, akide gibi şekerleri imal edip satmaya başlayan ve daha sonra 1817-1820 yıllarında hac görevini yerine getirmesiyle Hacı Bekir olarak anılacak olan, Şekerci Hacı Bekir Efendi’nin kurduğu şirket, bugün beşinci kuşak tarafından yönetiliyor.
Yorumlar (0) Yorum Yap