Kendi Hikayeni Nasıl Yazmaya Başlarsın? Çağatay Erkök Anlatıyor

Bumerangla

Bumerangla

Paylaşım Platformu Bumerangla.com' da her şey senin için paylaşılıyor. Artık herşeyin var!

Merhabalar! Bu yazımı benim gibi ilk adımı atmaya çekinen, aslında korkan kişilere adıyorum. Belki de sensin bu kişilerden biri de… Aslında okuyacağın tüm hikayeyi tek kelimede de özetleyebilirim. Korkma!

Ben yarı gezginim. O nasıl oluyor dersen hemen anlatayım. Hafta sonlarını dört duvar arasında geçiremeyen, her gördüğü manzaraya koşarak giden kısacası sürekli bir halde olmasa da fırsat buldukça huzuru kovalayan bir insanım. Gittiği yerlerde doğayla iç içe yaşayan, mavinin ve yeşilin her tonunu seven, güneşin doğuşunu ve batışını asla kaçırmayan bir kampçıyım. Buraya kadar yazdıklarım gezginliğimi anlatıyor. Gezgin kelimesinin başına gelen yarı sözcüğü ise hafta içi sıkıcı iş hayatında olduğum için sadece resimlere baktığım zamanı tasvir ediyor.

Şimdi kampla ilgili çok fazla teknik bilgi vermeyeceğim. Öncelikle ilk adımı atman gerekiyor.

İtiraf edeyim ben de koktum. Çok çekindim. Geçmiş zamanlarımda arkadaşlarımla kamplarım oldu ama hep çevremde insanlar vardı. Aslında tek başıma attığım ilk adıma yine bir arkadaşım vesile oldu. Söz verdim bir kere, balonlara ve peri bacalarına hayran olan bir arkadaşıma seninle orada kamp yapacağım dememle başladı her şey… Morali çok bozuk olduğu bir akşam aradı beni ve kafa dinlemeye ihtiyacı olduğunu, ona Kapadokya’da kamp sözü verdiğimi hatırlattı bana. “Hadi artık gidelim buna çok ihtiyacım var” dedi. Tamam dememle beraber hafta sonu yolculuğum için hazırlıklara başladım. Gideceğim güzergahı belirledim, çantamı doldurdum, en uygun yeri araştırdım. Cuma günü geldiğinde her şey hazırdı. Fakat cuma günü aldığım bir telefonla başlangıç çizgisini beraber geçeceğim arkadaşım, çıkan aksiliklerden dolayı hazır değildi. O kadar çok heveslenmiştim ki. Ne büyük hüsran ama. Çantam bana ben çantama bakakaldım. Gidememenin verdiği hüzünle beraber halamla sohbete koyulduk. Hala da hala hani lafını hiç esirgemez benim ki . Kurduğu o cümle hala aklımda. “Her şeye varsın da tek başına bir şey yapmaya gelince bir türlü cesaret edemiyorsun, asıl güç kendini dinleyip tek başına çıktığın yolu yılmadan tamamlayabilmektedir” dedi. Ben tek başına yemek yemeye hiç gitmedim, tek başıma bir mekanda oturup müzik dinlemeye de. Kalabalık bir insanım bu yüzden. İşte bu yüzden çok yoruluyorum, beni gezgin yapan da doğrudan bu yorulmuşluktur işte. Ve o cuma günü halamın kurduğu cümle benim içimde bir anda “hadi” ye dönüştü. Hadi dedim kendi kendime. Yapabilirsin. Bir kere otur bir manzara karşısında, etrafında hiçbir şey yokken kendini dinle. Dinle de gör aslında çevrende insanlar yokken yalnız olmadığını.
Bir anda kendimi kapıdan çıkarken buldum. Planladığım gibi otostopa başlayacağım noktaya ulaştım ve hiçbir şey düşünmeden elimi kaldırıverdim. Abatmıyorum 1 dakika olmadan bir araç durdu. Bu arada yola Ankara’dan çıkıyordum. Yola çıkmadan nerede iner nereden devam ederim planlarımı bile yapmıştım. Camı açan arkadaş nereye gidiyorsun diye sorduğunda Kapadokya’ya dediğimde gülerek çok şanslıymışsın gel hadi dedi. Ankara’dan Kapadokya’ya tek atış vay be dedim şansıma. Sohbet muhabbet derken 20 km ileride iki otostopçu arkadaş daha gördük ve onları da aldık. Şansa bak Ankara’da üniversite okuyan, ilk defa otostopa çıkan ilk defa kampa giden iki güzel insan daha. Ben belki de hayatımdaki en eğlenceli yolculuğumu yaptım o 4 saatte. Aksaray’dan bir arkadaşını alan ve Kapadokya’da kamp kuracağımız alana kadar bizi bırakan o güzel insanlara minnettarım her zaman. Araçtan indiğimizde karnımız gülmekten ağrıyordu…
Ve işte o an
Güneşin yavaş yavaş ben batıyorum yarın görüşürüz dediği, Kızılvadi’nin üzerinden süzüle süzüle indiği o an attığım bir adımın ne kadar doğru ne kadar muhteşem olabileceğini gördüğüm andı… Koşa koşa çadırlarımızı kurduk ateşimizi yaktık ve başladık hikayelerimizi anlatmaya. Söylemeden geçemem üşüdüm hem de çok üşüdüm gece çadırımda. Mayıs ayında bir hava ne kadar soğuk olabilirdi ki? İki kat giyinip üzerime iki battaniye aldığım halde titreyerek uyanmama sebep olacak kadar soğuktu. Sürekli bölünen bir uykunun sonunda duyduğum sesleri unutmuyorum hala. Balonların saat 5.30ta kalkarken şişme esnasında ateş motorlarından çıkan o ses… Çadırı açıp dışarı baktığımda 23 yıllık ömrümde gördüğüm en güzel manzarayla karşılaştım. Sadece bakakaldım. Heyecanımdan gözlerim bile doldu. Malum ben duygusal bir insanım. Gece boyu titremenin sonunda sıcacık bir çay, güneşin yavaş yavaş doğarak içi ısıtması ve karşımdaki eşsiz manzaranın verdiği huzuru bana başka hiçbir şey veremezdi o an. Benim attığım bir adım önce kocaman bir şansa, daha sonra mükemmel bir huzura dönüştü. Diyeceğim o ki atacağın adımları, hayatında yakalayacağın şansları, huzuru ve mutluluğu sakın basit bir korkuya hapsetme. Korkma! İlk adımı at. Göreceksin ki her şey daha güzel olacak. Ya olmazsa diyorsan eğer, o adımı atmadığın zaman zaten olmayacak, ama o ilk adımı atarsan her şeyin daha güzel olma ihtimali bir sürü macera yaşama ihtimalin, en azından kendini gerçekleştirme ihtimalin var. Anlayacağın kaybedecek hiçbir şeyin yok..
                                                              Çağatay ERKÖK    

                                                                       
                                    https://www.instagram.com/cagatayerkokk/
                                                            bumerangla.com
                                                           #artıkherşeyinvar
Başarılı Dostum!





İçeriğin yayınlanacağı 2 adet kategori seçebilirsiniz.

  • Başarı
  • Bilim
  • Dijital
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Etkinlik
  • Genel
  • Girişimcilik
  • İletişim
  • İlham
  • İş
  • Kariyer
  • Kreatif
  • Legal
  • Motivasyon
  • Pazarlama
  • Politika
  • Psikoloji
  • Sağlık
  • Sanat
  • Seyahat
  • Strateji
  • Tarih
  • Teknoloji
  • Yaşam

Kategoriler: Motivasyon, Seyahat, Yaşam

Yorumlar (0) Yorum Yap

/