Interrail Günlükleri – Brüksel 2

Serhat L. Bora

Serhat L. Bora

Proud Uncle & Social Entrepreneur

Yedinci Gün – Brüksel

-Önce uzun bir ara verdiğim için okuyan herkesten özür dilerim :)-
Gecenin sakin geçmesi bizim de dinlenmemize yardımcı olmuştu. Günün planı; arkadaşımın evine gidip ona sürpriz yapmak ve ardından Brüksel’i dolaşmaya başlamaktı. Hazırlandık ve sırt çantalarımızı alarak dışarıya çıktık. Tramvay istasyonuna gittik ve trene bindik. Durakların isimleri söylendikçe hatırlıyordum öncesini.

Daha önce geldiğim yerleri hala hatırlıyordum. Buna arkadaşımın evi ve sokağı da dahil. Yanımdakilerle beraber zili çaldım. Sonra kapı açıldı ve arkadaşım şaşkın bir şekilde kala kaldı. -Hala nasıl hatırlayabildin burayı? diye sordu. İçeri girdik. Evleri o kadar güzeldir ki; nereden baksanız 80-90 yıllık bir ev. Üç metre tavan, geniş kapılar ve şömine. Arkadaşlarımda çok sevmişlerdi. biraz oturduk ve dostum hazırlanınca dışarıya çıktık tekrardan.

İlk durağımız evin çevresi ve daha sonra yürüme mesafesinde olan Atomium’du.

Atomium; 1958 yılında Expo’58 fuarı için yapılmış Brüksel de bulunan bir anıt. André Waterkeyn tarafından tasarlanmışt. 102-metre yüksekliğinde ve dokuz çelik kürenin birleştirilmesi ile yapılmış.

 

Brüksel’in simgesi haline gelmiş Atomium’u dolaştıktan sonra Grand Place’a gidip yemek yemek istedik. Bir sonra ki gün Paris’e gideceğimiz için günümüzü dolu dolu geçirmek istiyorduk.

Rue Neuve’e geçtiğimiz de bu sokağın arabasız, sadece yayalara ayrıldığını gördük. İstiklal Caddesini andıran bu yer de sadece bir adet küçük alışveriş merkezi vardı. Farklı farklı markaların olduğu, ufak bir kilisenin önünde İncil’den kısımlar okuyan bir papaz ve kafelerden gelen güzel müzikler vardı.

Ardından Türk vatandaşlarının yoğun yaşadığı Chaussée de Haecht’a yolumuz düştü. Çok farklı bir deneyimdi bu. Normalde alışık olduğumuz dükkan görüntüsünü sadece avrupalı haliydi. Dükkan isimleri Türkçe, açıklamaları ise Fransızcaydı (Kezban Fırın-Patisserie vb.). Sonrasında Grand Place’a geçtik.
Güzel bir yemek yiyecektik fakat restorantın ismini ve yerini hatırlayamıyordum. Köşede ki polis karakolunun önünde bir gurup polis sohbet ediyordu. Onlara sormaktan başka çarem yoktu. Yanlarına çekinerek gittim ve;

-Pardon, daha önce geldiğimde burada bir Yunan restorantı vardı. Fakat adını hatırlayamadım. Acaba nerede olduğunu biliyor musunuz ?

-O restorant kapanalı bir yıl oldu.

-Hmm. Peki ona benzer bir yer var mıdır ?

– Ne tarz yemek ve içki seviyorsunuz ? (Şok içerisindeydim)

-Farketmez, şu an yemek yemek için güzel bir yer arıyoruz.

Dedim ve bize bir Fransız restorantı önerdiler. Çok şaşırmıştım. Bu kadar güzel bir geri dönüş beklemiyordum. Akşam yemeğimizi yedikten sonra hostelimize geri döndük. Ertesi gün öğleden sonra trenimiz vardı. Fakat son bir alışveriş için vaktimiz elbette ki olacaktı 🙂

Yorumlar (0) Yorum Yap

/