Bilim ve Sanatta Türkiye’nin Da Vinci’si Kabul Edilen Heykeltıraşımız İlhan Koman’ın Hikayesi

Bilim ve sanatı mükemmel bir ahenkle kullanan ve bu sebeple de Türkiye’nin Da Vinci’si olarak kabul edilen İlhan Koman, Google’ın bile Doodle’ını yaptığı nadir sanatçılarımızdan biri.

Anıtkabir’de yer alan ve Sakarya Meydan Muharebesin’i marjinal bir şekilde anlatan rölyefin sanatçısı İlhan Koman’dır.

Ufak bir özet geçecek olursak:
Sağda bir genç insan, iki tane yan yana duran at, bir erkek ve bir kadın görüyoruz. Aslında bu gördüğümüz insanlar, savaşın başlangıcında evlerini terk edip cepheye katılan insanları temsil ediyor.
Biraz daha detaylı baktığımızda bu grubun önünde çamurun içinde kalmış bir arabanın tekerleğini döndürmeye çalışan üç insan ve bir savaşçıya kılıcını bahşeden bir kadın görüyoruz. Bu temsili figürler Sakarya Meydan Muharebesinden hemen önceki dönemi anlatıyor.
Hemen sola baktığımızda ise yere oturan üzgün iki kadın ve bir çocuk var. Bunlar da düşman istilasında olan ve Türk ordusunu beklemekte olan halkı simgeliyor.
Ve bu bahsedilen insanların üstünden uçan ve Mustafa Kemal’e çelenk sunan, zaferin habercisi bir melek var.
En sondaki kısımda ise yere oturan kadın Türk yurdunu, dizlerinin üstünde duran geç savaşı kazanan orduyu, meşe ağacı ise kazanılan zaferi temsil ediyor.

Birçok medeniyetin ruhunu taşıyan bu rölfeyin sanatçısı İlhan Koman, geldiği noktaya kadar birçok zorluklarla baş etmiş.

1921 yılının Haziran ayında dünyaya gelen ve Edirne’de gençliğini geçiren Koman, her yaz İstanbul’a dedesinin yanına gelir ve Haliç’te vakit geçirirdi.
Haliç’te yapmaktan en çok keyif aldığı şey vapurları izlemekti. Ona büyüleyici gelen bu görüntüler, Koman’ın henüz 5 yaşındayken gemi maketleri yapmasına önayak olmuştu.
Aslında mühendisliğe ilgisi tam da burada başlamıştı. Bir gün gemi mühendisi olma hayali kuruyordu…

Tüberküloz hastalığı yüzünden gençliğinde az daha yaşamından oluyordu.

17 yaşında yakalandığı bu hastalık, her geçen gün kötüleşiyordu ve ailesi bile bir noktadan sonra umudunu kesmeye başlamıştı. Tedavisine İstanbul’da devam edildi.
Bu zorlu süreci tek bir şey yaşanılabilir kılıyordu: Sanat yeteneği. Hastayken İstanbul Güzel Sanatlar Akademi’sine başvurdu ve resim bölümünde okumaya hak kazanmıştı.
Resim yeteneğinin yanında hocaları onun heykel bölümünde de harikalar yaratabileceğini düşünmüş ki, Koman’ı heykel bölümüne yönlendirmiş.
Mezuniyetinde İlhan Koman, heykel bölümü birincilikle bitirdi.

Sanatı yaşayan şehir Paris’e yolculuğu

1947 yılında MEB tarafından hazırlanan sınavı başarıyla geçerek Sadi Öziş, Refik Eren ve Neşet Günal gibi isimlerle devlet bursu sayesinde Paris’e gitmeye hak kazanan nadir öğrencilerden biri oldu.
Paris’te bir atölyede çalışmaya başladı ancak, aradığı mutluluğu burada bulamayarak 2 ay sonra atölye çalışmalarını bıraktı.
Sistemin sunduğu kalın çerçeveli eğitim sisteminden soğuyan Koman, soyut çalışmalar yapmak istiyordu. Louvre ve Rodin müzesi soyut çalışmalar yapabilmesi için onun yaratıcılığını besleyen en önemli yerler oldu. Bu sayede ilham aldığı Mısır ve Mezopotamya medeniyetini yakından tanımıştı.

Eve Dönüş ve İsveç Yolculuğu

Memleketine döndüğünde yaptığı ilk iş, mecburi hizmeti olan İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde çalışmaktı. Ancak klasik eğitim sistemi, hala onun damarlarında akan sanat tutkusunu tatmin edemiyordu.
Bu yüzden kilometre taşı değerinde kararı verdi ve 1952’de Anıtkabir Heykel Yarışması’na katıldı. Birinciliği kazandı.
Bahsi geçen Sakarya Meydan Muharebesi’ni müthiş detaylarla tasvir ettiği rölyefleleri, Anıtkabir’in merdivenlerinin doğu kanadında yer edindi.
Ardından 1953’te Paris’te beraber okuduğu Sadi Öziş ve Sadi Çalık ile “Karametal” adında bir mobilya atölyesi kurdu. Ancak bu atölye fazla ayakata kalamadı.
Brüksel’de 1958 yılında organize edilen uluslararası bir sergide Türk pavyonu yaptı. 6 ay civarında süren bu çalışmanın peşi sıra tanıştığı mimar Ralph Erskine, İlhan Koman’la bir dostluk kurdu ve İsveç’e davet etti. 1959 yılında Koman İsveç’e yerleşti.
İsveç’te Huda isimli bir eski ticaret gemisini evi ve atölyesi haline getirdi.
Yaptığı en nadide eserlerden biri olan Akdeniz Heykeli için şu sözleri söylemişti:

“İnsanın kucaklaşması, sevgisi anlatılırken Akdeniz aklıma geldi. Akdeniz büyüktü, bizden bir denizdi. Kucak açmayı bu adla anlatmak istedim. Sevgiyi ve kucaklaşmayı anlatırken bir kadının bütünlüğünden yararlanmak istedim.”

İlhan Koman, 1986’da Stockholm’de yaşamını yitirdi. Yaptığı eserler sadece Türkiye’de değil, Stockholm sokaklarında da ihtişamıyla ruhunu yaşatmaya devam ediyor.

Kaynak: 1, 2, 3
Kategoriler: Başarı

Yorumlar (0) Yorum Yap

/
Exit mobile version