

Işık seviyesinin gürültü ölçümü nedir ?

1981 yılında fizikçiler ortaya bir teori attılar. Teoriye göre tamamen karanlık olan bir ortamda bile ışığın bir gürültüsü var ve bu gürültünün şiddeti, ışığın şiddeti ile doğru orantılı bir şekilde artıp, azalıyor.Yaklaşık 35 senedir bu gürültünün varlığını kanıtlamaya çalışan fizikçiler, maalesef bir sonuca varamamıştı. Ta ki Mete Atatüre’ye kadar.
Atatüre ve ekibi, bu çok küçük ama çok temel kuantum etkiyi gözlemleyebilmek için önce doğal atom yerine, kuantum nokta denilen yarı-iletken nanomateryal kullandı.Böylece ışıkla etkileşimi tek bir atomdan 100 kat daha fazla olan bir ‘süper atom’ elde etmiş olundu ve yıllardır gözlenemeyen bu kuantum gürültüsü böylece net bir şekilde ortaya çıkarılmış oldu.


Peki bu buluştan sonra hayatı nasıl değişti ?
Eskiden çalışmalarımı kendi kendime yapıyordum. Türkiye’de adım pek bilinmezdi. Buluşumuz İsrail’de, Amerika’da, Fransa’da, Almanya’da haber oldu ama Türkiye’de tesadüfen öğrenildi. Haberi olduktan sonra fizik okumak isteyen birçok Türkiyeli öğrenci bana yazdı. Çoğu öğrenci ailesinin fizik okumalarını istemediğini yazıyor.

"Eğlenmeden bilim yapmak kayıp bir hayattır."

İşte Atatüre'nin öğrencilere tavsiyeleri :
1- Hem çalışın hem eğlenin
Bilim, çok çalışmaktır; bu kesinlikle doğru. Gecelerimizi gündüzümüze katıp kendi kendimize bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Ama bunu eğlenmeden yapıyorsak kayıp bir hayattır bu. Onun için hem bilimi seçin hem bilime doğru dönün hem de bunu yaparken çok eğlenin. Sadece fizik, sadece laboratuvarda problem çözmeyle değil; hayatın değişik alanlarında da çok aktif olan bir insan olun.
2- Karmaşadan makale doğuyor
Laboratuvarımızda yaklaşık bir ton ağırlığında masalar, onlarca elektrik kablosu, ölçüm yapan cihazlar, deney aletleri var. Araştırmalarımızı, deneylerimizi bu karışıklık yaratıyor. Yazı tahtamızın üzeri de notlarla dolu oluyor. Çünkü sürekli bir şeyleri tartışıyoruz, deniyoruz, ölçüyoruz, aklımıza gelenleri yazıyoruz. Baktığınızda hiçbir şey anlaşılmıyor ama o karmaşık gibi görülen tahtadan çok önemli bilimsel makaleler doğuyor. Çünkü bir sembol, çizdiğiniz bir şekil size başka bir şey hatırlatıyor. Ondan sonra başka bir yerde tekrar onu kullanmanıza fırsat yaratıyor.
3- ' Saçma Sorular ' seansı yapıyoruz
Bizim ‘saçma sorular’ seansımız vardır. Öğrencilerle otururuz ve olabildiğince saçma, uçuk sorular üretmeye çalışırız. Önemli olan; o soru ne olursa olsun ve ne kadar saçma olursa olsun beraber fikir yürütmek, yorumlamak. Böyle zamanlarda tahta ful doluyor. Oysa çok net, belirgin bir şey tartıştığımız zaman tahta böyle dolmuyor. O nedenle soruların ucunu açık bırakmanın, farklı sorular üretmenin çok faydası oluyor. Bilim insanı için en önemli şey yeni soruyu bulmak!
4- Fizik okuyan ( her ne bölümü olursa olsun ) birçok iş yapabilir
Ekibimizdeki fizikçilerden biri doktorasını bitirdikten sonra akademiye devam etmedi. Paris’te büyük data şirketlerinde bir tanesinde çalışıyor. Eğer fen eğitimi aldıysanız birçok farklı alanda çalışabilirsiniz. Feni, fiziği bir meslek olarak değil, bir serüven olarak görülebilir. Lise öğrencilerine, fizik yapabiliyorsanız muhtemelen başka pek çok şey de yapabilirsiniz diyoruz. Fizik eğitimi, hatta genel olarak bilim eğitimi, size daha sonra başka birçok şey yapmanız için gereken o kaynağı veren daldır. Dolayısıyla fen eğitimi aslında çok daha zengin; yani sadece fizikçi, kimyager olmak dışında çok daha fazlası olursunuz.
5- KAPIM SÜREKLİ AÇIKTIR
Gün içinde benim kapım sürekli açıktır. Sürekli insanlar gelir, ‘yeni bir şey çıktı’ der ve anlatır. Benim için ‘ilginç bir şey çıktı’ denmesi, günün en güzel anıdır. ‘Bugün hiçbir şey çıkmadı’ denmesi tahmin edersiniz çok sık oluyor. Her gün yeni bir şeyler bulduğumuz olmuyor.

http://www.cam.ac.uk/ siteden Mete Atatüre'nin çalışmalarını takip edebilirsiniz.