BEŞ FARKLI RÖNESANS ESERİ VE HİKAYELERİ

1) Arnofili’nin Evlenmesi (Portret van Giovani Arnofili en zün vrouw )

82*60 cm ölçülerinde olan tablo tahta pano üzerine Jan van Eyck tarafından 1434 yılında tamamlanmıştır. Eser resim tarihinin önemli bir parçası olmakla birlikte İtalyan rönesansının klasik kurallarını yıkmasıyla ünlenmiştir.

Kimi sanat tarihçilerine göre tablo bir evliliği simgeliyor kimilerine göre ise ölmüş bir kadının anısına yapılmış bir aile portresi.
Detaylara bakacak olursak ;
Cenami (kadın) aslında hamile değil, elbisesi dönemin modasını yansıtıyor. 
Çiftin elele durması evlilik yeminini ve önemini ifade ediyor.
Avizenin yanan tek mumu ise Tanrı’nın bu olaya şahitlik ettiğinin göstergesi olarak kabul ediliyor.
Pencerenin önünde görünen portakallar ise o dönemde nadir bulunan bir meyve olduğu için zenginlik göstergesi olarak ifade ediliyor.
Tablodaki köpek ise diğer ünlü resimlerde olduğu gibi sevgi ve sadakati yansıtıyor.
Aynanın etrafına ise Hz. İsa’nın çilesi kara kare resmedilmiş.
Son olarak duvardaki aynaya dikkatlice baktığımızda ressamın kendisini de tabloya dahil ettiğini görüyoruz. O anda , orada bulunarak bir nevi nikah şahitliği görevini üstlendiği söylenir.
Resim Hristiyanlık, İsa, sadakat, geleneksellik ve bir çok dini motif ile işlendiği için döneminin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Eser şuanda Londra Ulusal Galeri’ de ziyaretçilerini bekliyor.
2) Adem’in Yaratılışı (Creation of Adam)
Michelangelo’nun Adem’in Yaratılışı adlı ünlü tablosu tıpkı birçok rönesans eseri gibi dini bir mekanın tavanına resmedilmiştir. Vatikan’daki Sistine Şapeli’nin tavanıına işlenmesi 1511 dolaylarındadır.
Bu eser bize, yaratılış efsanesinde geçen büyük ayrılığı ve birbirine parmak ucu kadar yakın ama bir o kadar da ayrı düşmüş Tanrı ve Adem’i anlatıyor
Tanrı ve Adem’in birbirine değmek üzere olan işaret parmakları, bizlere henüz yaratılışını tamamlamamış olan Adem’in güçsüz ve yorgun görünümüyle, Tanrı’nın ise tam tersi dinç hali sayesinde ona güç ve yaşam vereceğini tarif ediyor.
Tanrı’nın sağ ve sol tarafında bulunan ve onunla aynı yöne bakan yüzler ise teslisi temsil ediyor. Kimi yorumculara göre ise Tanrı’nın sol kolunun altında olan ve endişe ile izleyen kadının Havva olduğu yönünde. 
Eseri ortadan ikiye düz bir çizgi ile ayırırsak sağ parçada süzülen Tanrı ve melekleri sol tarafta Adem’e doğru yaklaşmaktadır. Michelangelo’nun Tanrı modeli ağırlıklı olarak kumaş bir tunik ve bordo bir pelerinin içerisindedir. Tanrı’nın sakalları ve özellikle gri saçları onun yaşlı ve bilgeliğini kaslı, genç bir beden ve keskin yüz hatları ise güçlü ve enerji dolu bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor.

İncil’de Tanrı’nın insanı kendi suretinde yarattığı belirtilmiştir ve bu nedenle özellikle rönesansın sanatı baştan yarattığı yıllarda Tanrı’yı insan görünümünde görmemiz alışılmış bir durumdur.

Buraya kadar genel olarak resim sanatının ufak tefek oyunlarını ele aldık. Ama asıl can alıcı nokta Micehelangelo’nun Tanrı’yı bir beyin kesiti içinde resmetmiş olması ve alışmış olduğumuz beyin kesitlerini resmin dikkat çekmeyen bir yerine yerleştirmesi.

Bu şematik kesimi yapının kendisine uyarladığımız zaman Tanrı’yı alttan destekleyen meleğin beyin sapı, bu meleğin baş tarafındaki bir diğer meleğin sol ayağının ise hipofiz guddesini temsil ettiğini , aynı meleğin kıvrılmış sağ kalçasının optik sinire sol kalçasının ise optik çaprazlamaya tekabül ettiğini ve aynı zamanda dalgalanan yeşil renkli eşarbın ise vertebral arteri temsil ettiğini öğrenince ve bunların 16. yy da yapıldığını göz önünde bulundurursak hayran olmamak elde değil.
3) Venüs’ün Doğuşu (The birth of Venus)
Botticelli’nin bu eseri Angela Poliziano’nun Antik Yunan ilahisinden uyarladığı şiirinden esinlenerek yaptığını söyleyebiliriz. Bu şiir aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite için yazılmıştır. Venüs sie Aphrodite’nin Latin mitolojisindeki karşılığıdır.

Yunan mitolojisinde Aphrodite’nin doğum hikayesi şöyle anlatılmaktadır ; Zeus’un babası Kronos hükümdarlığını kesinleştirmek ve tanrı katına ulaşabilmek için babası Ouranos’un cinsel organını keser ve denize atar. Denize düşen organın oluşturduğu köpüklerden tanrıça Aphrodite doğar ve bir deniz kabuğu içinde kıyıya çıkar
.
Ele alacağımız bu eserde Aphrodite’nin yani Venüs’ün tam kıyıya çıkmak üzere olduğu an resmedilmiştir.
Sol tarafta yer alan Zephyr ve ona sarılmış olan Chloris mitolojide genel olarak Kronos ve yandaşlarına mualifliğiyle bilinmektedir. Zephyr aynı zamanda batı rüzgarlarının tanrısıdır ve estirdikleri rüzgar ile deniz kabuğunun su üzerinde yol almasını sağlamışlardır.
Kabuğun üzerinde tüm ihtişamı ve güzelliğiyle bulunan Aphrodite, dönemin güzellik anlayışını vücut hatları ile belli etmektedir.
 Resmin sağ tarafında koşturan Horai yani Latin mitolojisinde mevsimleri simgeleyen tanrıça Venüs’ü giydirmek üzere yaklaşmaktadır. Mevsim tanrıçasının varlığıyla resimde ilkbaharı anlattığını muhtemel olarak söyleyebiliriz.
Velazquez’in Nedimeler’i sanat tarihinin gelmiş geçmiş en etkileyici resimlerinden birisi olma özelliği taşıyan nadir bir eser olmuştur.
Farklı perspektifler, karışık notalar, gerçek odak yanılgısı gibi birçok karmaşayı içinde barındıran bu eser Madrid’de Museo del Prado’da sergilenmektedir.
Anlatılanlara göre İspanyol kralı 4.Philip kendisinin ve Kraliçe Mariana’nın en güzel ve aynı zamanda sıradan olmayan resmini çizen ressama ne dilerse vereceğini söyler. Velazquez aynı zamanda kralın gözdesi ve sarayın en önemli ressamlarındandır. Ve tabi ki ödülü de çizdiği Nedimeler adlı eseriyle kazanmıştır. Resimde açık olarak kral ve kraliçe olmasa da resmi onların gözünden görenin sadece onlar olduğunu, arkada duran ayna sayesinde anlıyoruz. Yani Velazquez kral ve kraliçenin resmini yaparken kendi halini çizmiştir ve eminiz ki 4. Philip bundan çok etkilenmiştir. 
Resmin solunda tuvalin karşısına geçmiş kral ve kraliçeye bakan kişi Velazquez’in ta kendisidir. Resimde kimlerin yer aldığı hemen hemen bilinmektedir. Kral ve kraliçenin kızı Margarita, resime isimlerinin verildiği Dona Isabel, Velasco ve Dona Sotomayor. Resmin yanında saray cücesi Maribarbola. Saray soytarısı Pertusato ve Ulloa yani koruyucu yer almaktadır.

Çoğu sanat tarihçisinin ortak fikirlerine göre bu resmin en calıcı özelliği seyircinin kendisini bu resmin içindeki birden fazla karaktere oturtabilmesidir. Tam kral ve kraliçenin durduğu noktadan görüntüye hakim olan kimse kral ve kraliçenin kendisidir. Dolayısıyla resime hem içeriden hem de dışarıdan perspektif sağlayabilmektedir.

Ana odak noktaları Velazquez, Margarita ve ayna olan bu resimde bu odak noktalarını ustalıkla kullanmak ıiığı ustalıkla kullanmak ile doğru orantılıdır.

Sanat tarihinin en etkili eserlerinden biri olan Nedimeler uzun yıllar boyunca tartışılmış, üzerine makaleler yazılmış ve aynı zamanda birçok usta sanatçıya da ilham kaynağı olmuştur. Bunlardan bir tanesi de Picasso’nun 1957’de yaptığı Las Meninas.
5) Atina Okulu (The School of Athens)
Papalık odalarından Stanza della Segnatura’nın bir duvarını kaplayan bu eser, freskin Raffaeollo’nun ve İtalya Rönesansı’nın klasizmini en somut hali ile yansıtan başyapıt olarak kabul edilir.

Resim Rönesans’ın temel kabul ettiği Klasik Yunan medeniyetinin en ünlü bilim adamlarını ve filozoflarını bir araya toplamaktadır.
İlk olarak baktığımızda karışık bir biçimde yerleştirilmiş figürler görüyoruz ama aslında hepsi belirli bir düzene göre yerlerinde duruyorlar veya yer değiştiriyorlar. Sol kısımda müzik ve aritmetik ile ilgilenenler, sağ tarafta ise geometri ve astronomi ile ilgilenenler ortada ise bu bilim dallarında başarılı olmuş yüksek seviyeli bilgili bilim adamları ve filozoflar bulunmaktadır.

1 ve 2 : Klasik Yunan felsefesinin en önemli iki karakteri Platon ve Aristoteles. Platon yaşlı bilge bie görünümdeyken öğrencisi Aristo hocasından biraz daha önde ve daha iyi giyinmiş olgun bir adam olarak resmedilmiş. İkisinin de elinde kendilerinin en önemli eserleri olan Timaeus ve Ethics kitaplarını görebiliriz.Platon figürü ressam Raffaello’nun yaşadığı dönemde meşhur bir sanatçı olan Leonardo da Vinci’nin yüzünü temel alarak tasarlanmıştır.

3 : Bilgin Sokrates, hemen yanında dinleyicilerne felsefesini açıklayan el işaretleri ile görüyoruz.

4: Resmin sağ alt kısmında yer alan figür ve ona ait olan teorileriyle birlikte Pisagor’u görmekteyiz.

5 : Heraklit

6 : Merdivenlere uzanmış kişi Diyojen’dir. Atina sokaklarında içinde yaşadığı fıçıdan başka bir varlığı olmayan Diyojen tam anlamıyla resmedilmiş.

Eser ile ilgili döneminden kalma hiçbir belge olmamasından dolayı figürlerin çoğu için kesin yargılara varılamıyor ama kesin olan şey Raffaello’nun yüzyıllar boyu sürecek bir etki yarattığıdır.

Kategoriler: Kültür

Yorumlar (0) Yorum Yap

/
Exit mobile version